Rum yönetiminin, BM’nin tarafsızlığından, eşit mesafe gütmesinden ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki faaliyetlerine karşı tavrından çok rahatsız olduğu belirtildi.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis’in, son telefon görüşmelerinde, Genel Sekreter’in Kıbrıs geçici özel danışmanı Jane Holl Lute’tan bu rahatsızlığını Genel Sekreter’e iletmesini istediği haber verildi.
Fileleftheros’un “Genel Sekreter’e Rahatsızlık Mesajı… Başkan Guterres’ten MEB’deki Türk Kanunsuzluklarına Tepki Göstermesini İstedi” başlıklı manşet haberine göre Anastasiadis, Lute aracılığıyla Guterres’e “uluslararası örgütler ve devletler Kıbrıs’a yönelik Türk kanunsuzluklarına tepki gösteriyor, sadece BM hiçbir şey yapmadı” mesajını gönderdi.
Rum tarafı BM’nin, tarafsızlık rolüyle görüş belirtmekten ısrarla kaçındığını, eşit mesafe güden açıklamalar yaptığını, bu açıklamaların da daha çok “Türk saldırganlığını örtbas ettiği, bu durumun BM raporlarında da bariz olduğu” görüşünde.
Gazeteye göre Rum yönetimi, Genel Sekreter’in Kıbrıs’taki Özel Temsilcisi ve Barış Gücü Misyon Şefi Elizabeth Spehar’ın tavrından da rahatsız. Spehar’ı “temas mekanizmaları kurulması önerisi vasıtasıyla “askerî konuları toplumlararası mesele haline getirmeye çalışmakla” suçluyor.
Gazete haberinin “BM: Ara Bölgedeki İhlallere Dokunmuyor… Bütün ‘Askerî Meseleleri Toplumlararası Meseleye Dönüştürüyor” başlıklı bölümünde, Kıbrıs’taki Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılması kararının ve buna dair raporun içeriğinin "kötüleştiğini” ve ortaya konulanların Barış Gücü Misyon Şefi Spehar ve İngiliz Yüksek Komiseri Steven Lillie’nin koordinasyonunun ürünü olduğu yazdı.
Spehar’ın, ara bölgedeki önemli “ihlalleri” engellemeyi başaramadığını, durumu düzeltmeye de çalışmadığını öne süren gazete, özetle şu iddiaları ortaya attı:
“(Spehar) Türk saldırganlığını göğüsleyemediği veya göğüslemek istemediği için bu meseleleri küçümsemeye ve toplumlararası konu haline dönüştürmeye çalıştı. Raporda da kararda da yer verilen, askerî konulara dair temas mekanizması önerisi, ciddi bir sahte devlet ile eşitleme hareketidir. Bu hareketle, süregelen işgalden ortaya çıkan askerî meseleler toplumlararası mesele haline getirilmeye çalışılıyor. BM’nin izah ettiği üzere bu mekanizmaya Milli Muhafız Ordusu, ‘Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri’ ve işgal ordusu katılacak.
Ekonomik işbirliği ve ticarete yapılan atıf da çok tehlikelidir çünkü Türk tarafının hedefi de olan doğrudan ticarete göndermede bulunuyor. Teknik komitelerin güçlendirilmesi iki toplumun uzlaşısı mantığındadır. Bu yüzden de Başkan Nikos Anastaiadis’in Mustafa Akıncı ile birlikte eş başkanlığında, koronavirüsün yayılmaması için Sağlık Teknik Komitesi’nin ortaya çıkması çok dikkat çekicidir. Barış Gücü kararında 16 tane ‘taraflar’ ifadesi varken ‘Türk Kuvvetleri’ ifadesi sadece bir kez (Kıbrıs Türk Güvenlik Kuvvetleri’ne de sorumluluk verilen Akyar’a ilişkin ifadede) yer aldı.”
Haftalık Kathimerini, BM Barış Gücü’nün görev süresinin uzatılması için Güvenlik Konseyi’nin onayına sunulmak üzere hazırlanan ve “iki tarafın, tanıma korkusu olmaksızın, doğrudan temas kurmasından” söz eden ilk karar taslağını incelediklerinde Rum Dışişleri Bakanlığı ve Rum Başkanlık Sarayı’nın paniğe kapıldığını yazdı.
Gazete, “daha kötüsünü engellemek için New York’ta yoğun bir perde gerisi temas ve faaliyete geçildiğini ve nihayet Rum yönetimi açısından “sorunlu” paragrafın çıkarıldığını, böylece Rum yönetiminin bir nebze rahatladığını kaydetti.
Rum hükümet çevrelerinin “sorunlu” taslaktan İngiltere’yi sorumlu tuttuğunu ancak diplomatik perde gerisini çok iyi bildiklerinden, dikkatlerini ABD’ye de çevirdiklerine” işaret eden gazete, Rum Dışişleri Bakanı Nikos Hristodulidis’in İngiliz denginden, kararın değişmesi için arabuluculuk yapmasını istediğini, Rus ve Amerikan büyükelçiler ile de temas ettiğini belirtti.
Aynı gazete Barış Gücü’nün Kıbrıs’ta kalmasına karşı “mızmızlanma ve tehditlerin” birçok kez işitildiğini hatta 90’lı yıllarda Rusya’nın kararlardan birini veto ettiğini örnekleriyle hatırlatarak bütün bunların kaynağının, Kıbrıs’ta Barış Gücü’nün konuşlanmasına dair 186/1964 sayılı kararın BM’nin adadaki varlığı konusunda rıza yetkisini “sadece Kıbrıs Cumhuriyeti”ne vermesi olduğunu savundu.
Gazete “BM’nin son 15 yıldaki çözüm için en ciddi çabası Temmuz 2017’de Crans Montana’da çöktü, bugün kararların benimsenmesi prosedürlerinde yaşadıklarımız bununla ilgilidir” ifadesine yer verdi.