"Tabutta Rövaşata", "Cenneti Beklerken", "Gölgeler ve Suretler" ile "Flaşbellek" filmlerine imza atan yönetmen Derviş Zaim, "Esed rejimi zalim bir rejimdi. Bunu teslim edebilmek için elimizde epey şahitlikler vardı. İkinci dünya savaşından sonra en vahim insan hakları ihlallerinden biriydi. Dolayısıyla Flaşbellek estetik özelliklerinin yanı sıra çağına ayna tutmayı öngörmüş bir filmdir." dedi.

Sinema kariyeri boyunca özgün anlatım tarzının yanı sıra geleneksel Türk sanatlarına ilgisiyle de tanınan Zaim, Türkiye'deki belgesel sinemacılığı AA muhabirine değerlendirdi.

Usta yönetmen, 15. TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri programında uluslararası belgesel jürisinde yer aldı.

Etkinliğe başvuran uluslararası belgesellerin seviyesinin yüksek olduğuna işaret eden Zaim, TRT Uluslararası Belgesel Ödülleri gibi organizasyonların Türkiye'deki belgesel kültürünün yükselmesine katkıda bulunacağını dile getirdi.

Derviş Zaim, belgesel sinema ile kurgusal sinema arasındaki farkları da değerlendirerek, "Belgeselin kendisi de son 40-50 senede epey bir değişikliğe uğradı. Belgeseller, sadece gerçekliği yansıttığı ya da bilgi verdiği gibi bir paranteze sıkıştırılamayacak kadar büyüdü, çok daha başka yerlere gitti. Yönetmeninin varlığıyla ön plana çıkan belgeseller ortaya çıkmaya başladı. Dolayısıyla kurmaca ile aralarında enteresan gri bir bölge oluşturduğunu söyleyebilirim. Bu gri bölgenin varlığını bir zenginlik olarak görmek lazım." diye konuştu.

Usta yönetmen, Türk belgeselciliğinin anlatımcı belgeselle başladığını ve uzun süredir bu şekilde devam ettiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Çok karışık tarzda belgeseller yan yana üretilebiliyor. Artık aşıldı diye düşündüğünüz belgesellerle, dünyayı daha yakından takip eden birisinin yaptığını görebileceğiniz belgeseller yan yana üretilebiliyor. Başka ülkelerde de bu kadar yoğun biçimde yan yana var oluyor muyuz bilmiyorum ama Türkiye'de durum böyle. Bu tip belgesel organizasyonlarının İstanbul'da ve başka yerlerde çoğalıyor olmasının, kültürün artmasına katkıda bulunduğu açık. Platformlar çok çeşitlendi. Bunlar da belgesel kültürünün inceliklerini görebilmeyi kolaylaştırıyor."

- "Filmimin dürüstlüğüne ve hakikatine güveniyordum"

Suriye'deki zulmü konu alan Flaşbellek filminde anlattıklarının, Suriye'de 61 yıllık Baas rejiminin devrilmesinin ardından ortaya çıkan gerçeklikle uyuşmasına da değinen Zaim, "Esed rejimi zalim bir rejimdi. Bunu teslim edebilmek için elimizde epey şahitlikler vardı. Sadece 1982'deki Hama Katliamı bile onu zalim olarak nitelendirmek için yeterliydi. Hama'da 30 bin kişiyi öldürmüşler, 17 bin kişi kayıp vaziyette. Neresinden bakarsanız bakın, korkunç bir şey. İkinci dünya savaşından sonra en vahim insan hakları ihlallerinden biriydi. Dolayısıyla Flaşbellek estetik özelliklerinin yanı sıra çağına ayna tutmayı öngörmüş bir filmdir. Sinema dilini kullanarak iyi bir hikaye anlatmak gerekiyordu. Flaşbellek bunu yaptı." diye konuştu.

Zaim, sinemanın birçok fonksiyonu olduğuna işaret ederek, şöyle devam etti:

“Ada Karanlığı’ndan Kaçış” kitabı için etkinlik düzenleniyor “Ada Karanlığı’ndan Kaçış” kitabı için etkinlik düzenleniyor

"Eğlendirme bunun bir tanesidir, çağa ayna tutmak bir başkasıdır. Yanı başımızda uzun senelerden beri devam eden bir zulme ayna tuttuğu ve onun fotoğrafını çektiği için Flaşbellek'le gurur duyuyorum. Film gösterime çıktığında bir sessizlik suikastına maruz kaldı ama güneşi balçıkla sıvayamazsınız. Ben filmimin dürüstlüğüne ve hakikatine güveniyordum. Eninde sonunda gideceği yere gidecekti. Bazen insanlar geciktirebilirler bazı şeyleri ama sonsuza kadar saklayamazlar."

Filmlerinde Kıbrıs Barış Harekatını, Celali İsyanlarını ve Suriye'deki savaşı işlediğine dikkati çeken Zaim, "Belgesel ya da sinema filmi yaptığınız zaman, insan adını verdiğimiz, uçsuz bucaksız bütün üzerine tefekkür ediyorsunuz. İnsanın üzerine tefekkür ettiğiniz zaman onun hem melek hem de şeytan boyutunu görmeye başlıyorsunuz. Savaşlar, zor durumlar, afetler bu meleklik ve şeytanlığın bütün boyutlarıyla tezahür ettiği zamanlardır." şeklinde konuştu.

Zaim, insanoğlunun karanlık tarafıyla yüzleşmesinin hayatını daha zengin, müreffeh ve barış içinde yaşayabilmesi için önemli bir adım olduğunu da dile getirdi.

Sinema filmi yapmanın bir yolculuk olduğuna işaret eden usta yönetmen, "İnsanın erdemi bulabilme yolunda yürüdüğü uzun bir yolculuktur. Bu yolculuğun sonu da yoktur. İnsan ve doğa ilişkisi, insanın aç gözlülüğü üzerine bir film yapmak gibi bir fikrim var. İnşallah gerekli koşulları hazırlayıp kolları sıvarız." diye konuştu.