Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Gazze halkının yaşadıklarına karşı çıkmak için insan olmak yeterlidir. İsrail, elbette hesap verecek. İşlediği savaş suçlarının, yakın gelecekteki yargılanmalarında ayrı bir yeri olacaktır. Er ya da geç insalık mahkemesinde yargılanacaklardır. Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum" dedi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki toplantı saat 15.45'te toplanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesi sona erdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan toplantı sonrasında açıklama yaptı.
Açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
Dış politikada gerçekten yoğun bir gündemi geride bıraktık. Kardeşim Tebbun'la görüşmemizde Gazze'ye ve Filistin davasına güçlü desteğimizi teyit ettik.
Yaklaşık 5 yıldır tam anlamıyla bir fetret devri yaşayan muhalefetin yönetimindeki belediyeleri, gerçek belediyecilikle buluşturacağız.
Terörü kaynağında yok etme stratejimizi başarıyla uyguluyoruz. Havadan ve karadan gerçekleştirdiğimiz nokta operasyonlarla teröristlerin üzerindeki baskıyı artırıyoruz.
Terör belasından Türkiye'yi tamamen kurtarmakta kararlıyız.
Türkiye'nin güneyinde, Suriye ve Irak'ın kuzeyinde bir terör yapılanmasına kesinlikle izin vermeyeceğiz. Tel Rıfat başta olmak üzere teröristlerin kümelendiği sınırımıza yakın alanları da eninde sonunda güvenli hale getireceğiz.
Kimin ne yaptığını kimin kiminle iş tuttuğunu çok iyi biliyoruz. Bir gece ansızın gelerek bu senaryoları kesip atmaktan çekinmeyiz.
Kendi akıllarınca bize, aslında ülkemize ve milletimize kuyu kazanları da kendi kibirleriyle, kirli hesaplarıyla baş başa bırakıyoruz.
"Her platformda iklim kirizini dile getiriyoruz"
Türkiye olarak her platformda iklim kirizini dile getiriyoruz. Bir başka hakikat iklim değişikliğiyle mücadelenin yeni sömürü düzenine yol açmamasıdır. Dünyayı en çok kirleten ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede daha fazla yük alması kaçınılmazdır. Biz bu meselede elimizi taşın altına koyuyoruz. Sera gazı emisyonunda tarihi sorumluluğumuz insanlığın ortak geleceğine katkıda bulunmak adına önemli adımlar atıyoruz.
Net Sıfır Emisyon hedefine 2053 yılında ulaşmayı öngörüyoruz. Dubai'de tüm bu konuları ifade ettik. Zirvede Gazze'deki dramı gündeme taşıdık.
Yarın Yunanistan'a gidiyoruz. Ardından Macaristan'a gideceğiz. Bölge ülkeleriyle iş birliğimizi güçlendireceğiz. Ülkemizin ikili ilişkilerinde diplomatik alanda kat ettiği her mesafe bizi Türkiye Yüzyılı'na bir adım daha yaklaştırmaktadır.
Hiçbir geçici sıkıntının, karanlık projenin bizi yolumuzdan alıkoymasına izin vermeyeceğiz. İnsanımız hakikati görüyor. Vizyonumuza omuz veren her bir vatandaşımıza şiükranımızı sunuyorum.
3. çeyrekte yüzde 5,9 büyüyerek OECD içinde en iyi performans sergileyen ülke olduk. Ekonomimiz yüzde 4,6'lık büyüme kaydetti. Hedeften en küçük bir sapma yoktur.
Çalışan emeklilerimizde serzenişe sebep olan konuya da el attık. Çalışan emeklilerimizin de hesabına 5'er bin TL'yi süratle yatıracağız. Üniversiteli gençlerimize seçim öncesi verdiğiğmiz ücretsiz internet ve teknoloji desteği sözümüzü tuttuk. Doğal gaz tüketim desteğini düzenli yardımlara dahil ettik. Deprem felaketine rağmen hiçbir insanımızı ihmal etmiyoruz.
Kayıpları telafi edecek bir artış yapılacak
Yılbaşında ekonomik dengeyi sarsmayacak, çalışanlarımızın kayıplarını giderecek bir asgari ücret belirleyeceğiz. İşçilerimizin onayını alacak, işverenlerimizi de yormayacak ve istihdama zarar vermeyecek bir asgari ücret seviyesi hedefi ile süreç yönetilecek.
Büyük ve güçlü Türkiye'nin inşayı yolunda durmadan mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Yeter ki, 85 milyon olarak birliğimize sıkı sahip çıkalım. Aramıza fitne sokulmasına izin vermeyelim. Gerisi sadece sabır ve vakit işidir. İnşallah 2028'i siyasi, ekonomik, beşeri ve askeri bakımdan dünyanın sayılı güçlerinin arasında olarak karşılayacağız.
Türkiye, dünyanın neresinde bir masum varsa, onun yanında olmayı ilke edilmiş bir millettir. Bu bizim kültürümüzden tevazu ettiğimiz bir hasrettir.
"Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum"
Bizim safımız yalnızca bükülmez kolu ile hakkın yanı olabilir. Gazze'de öldürülen binlerce masumun yanında olmak için derin felsefi gerekçeleri aramaya da gerek yoktur. Gazze halkının yaşadıklarına karşı çıkmak için sadece insan olmak yeterlidir. İsrail, elbette hesap verecek. Netanyahu nereye kaçar bilemiyorum. İşlediği savaş suçlarının, yakın gelecekteki yargılanmalarında ayrı bir yeri olacaktır. Er ya da geç insalık mahkemesinde yargılanacaklardır.
Netanyahu yönetimine bu cüreti veren, suçların üstünü örten ülkeler de aynı akıbeti paylaşacaklardır. Amerika ve Avrupa ülkeleri, İsrail'e destek vermemiş olsa, bu yönetim böyle acımasız hareket edemezdi. Bunların geçmişi vahşetle doludur.
Batının kendi refahından başka hiçbir şeyi umursamadığını net bir şekilde kanıtlanmıştır.
Gazze'deki vahşete ortak olan batı, yine sadece mayasındaki barbarlık dürtüsüyle hareket etmektedir. İsrail'e en küçük bir söz söyletmeyip Gazze'ye destek olanların üzerine giden ülkeler, insan olma özelliklerini kaybetmişler. Özellikle BMGK gibi kurumlar da sergiledikleri acizlikle, insanlığın ortak çatısı olma özelliklerinden uzaklaşmıştır. Genel Sekreter Guterres'in samimi desteği de daimi üyeler tarafından engellenmiştir.
"İsrail gerçek bir orduyla karşı karşıya geldiğinde paramparça olacak"
Batının eteği altına saklanan İsrail, zulmü ne kadar tırmandırırsa, sonucu da o kadar ağır olacaktır. Masum çocukları, kadınları, silahsız ve çaresiz insanları, dünyanın en modern savaş araçlarıyla öldürmek, sadece İsrailli yöneticiler gibi korkaklara mahsus bir zavallılıktır.
Gazze'deki bir avuç sivil karşısında yüreği de bacağı da titreyen İsrail'in, gerçek bir orduyla, gerçek bir güçle karşı karşıya geldiğinde paramparça olacağı muhakkaktır. İsrail yönetiminin böyle bir acı akıbete gerek kalmadan bir an önce aklını başına toplamasını ümit ediyoruz.
Bölgeye huzur gelmesinin tek yolunun 1967 sınırlarında Doğu Kudüs'ün başkenti olduğu bağımsız bir Filistin Devleti kuruluşundan geçtiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.
Marmara Bölgesinde yaşanan 5,1 büyüklüğündeki hafif sarsıntı bizlere deprem ülkesi olduğumuz gerçeğini bir kez daha hatırlattı. Topraklarımızın yüzde66'sı, deprem açısından riskli. Son 1 asırda 6 ve üzeri büyüklükte 231 deprem meydana geldi. 130 binden fazla canımızı toprağa verdik. 6 Şubat'ta 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Bu coğrafyada yaşamak demek deprem gerçeğiyle yüzleşmek ve ona göre hareket etmek demektir. Tek çözüm, depreme dayanıklı binalar yapmaktır. Yani, kentsel dönüşüm adımı. Maalesef ülkemiz uzunca bir süre bu toprakların hakkını vermek yerine hakkına giren bir anlayışla yönetildiği için deprem felaketi göz ardı edilmiştir.
31 milyon konut ve 5 milyon ticari alandan oluşan bölümler var. Bunların 6 milyonu deprem riski altındadır. Üstelik yarısı da acilen dönüşmesi gerekiyor. Tek çare kentsel dönüşümdür.