dıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında Aras Aktuğralı’nın babası, enkazdan sağ çıkan Murat Aktuğralı dinlendi. Aktuğralı, sanıklardan şikayetçi olduğunu vurguladı. Aktuğralı, “Sorumlu herkesin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. Adalete güveniyoruz. Deprem öldürmedi bizi, siz öldürdünüz. Katilsiniz” dedi.

Yeryüzünde gelmek istediği en son şehirde olduğunun altını çizen Aktuğralı, 11 sanığı dün dinlediklerini ve bir tiyatro gösterisi izledikleri izlenimine kapıldığını söyledi.

Sanıklara cinayet işlediklerini yüzlerine haykırmak için geldiklerini ifade eden Aktuğralı, davanın ilerleyen günlerinde sanıkların mahkemede bulunmalarını talep etti.

Kafilenin Adıyaman’a gelişini anlatan Aktuğralı, çocukların ilk geldiklerinde belediye başkanına gittiklerini ve son toplu resimlerini orada çektirdiklerini ifade etti. “Çocuklar belki de bir kere daha gelmeyecekleri şehirde mutluydular” diyen Aktuğralı, geçen yıl çocukların Türkiye’de çeşitli yerlerde maçlara gittiklerini söyledi.

Çocukların bir kısmının otelde yaşanan rezervasyon sonucu başka bir otelde kaldığını anlatan Aktuğralı, “Oğlumu en son yemek dönüşü gördüm ve baba deyişini hatırlıyorum” dedi.

Saat 12.00'de ve daha sonra deprem saatine kadar iki defa daha uyandığını, deprem sırasında hafif uykuda olduğundan şarjdaki telefonu söküp çocuklara gitmeye çalıştığını belirten Aktuğralı, “Bina su gibi sallanıyordu. Karşı duvara dayanıyordum, çok büyük bir parlama, gürültüyle odanın üzerime yıkıldığını hatırlıyorum” diye konuştu.

Aktuğralı şöyle devam etti:

“Sarsıntı devam ediyordu, sadece toz duman görünüyordu. Yüzümde şilte, ayaklarımda yükler vardı. Hayatımın son dakikalarını orada geçireceğimi düşünüyordum. Oda numarası 310’du. Kendimi yavaş yavaş kurtarmak için oluşan boşluktan çıkmaya çalıştım ve birkaç adım attıktan sonra gökyüzünü gördüm. Bina benim üzerimden çökmüştü, enkazın en üzerinde gibi görünüyordum. Pervin Aksoy İpekçioğlu’nu gördüm, ona iyi olup olmadığını sordum. Otelin yanındaki binaların ayakta olduğunu gördüm. Sadece biz mi yıkıldık diye sordum.”

Enkazdan Recep Kılıç’ın kurtulduğunu ifade eden Murat Aktuğralı, şunları dile getirdi:

“Rehber ekibinden iki kişi kurtulmuştu, onlarla iletişim kurduk. Enkazdan bir şeyler bulup giydik. Pervin arkadaşımızın parmakları yaralıydı, parmaklarına bavulundan buldukları bandajla sargı yaptık. Ayakkabı bulduk. Çocukları aradık ama kimseyi bulamadık. Etrafta kimse yoktu. Esra öğretmenimizin sesini duyduk, ama göremiyorduk.

Yağmur yağıyordu ve inanılmaz soğuktu, kendimize zemine inebilecek geçit bulduk. Yıkıntının ne kadar kötü olduğunu hissedebiliyorduk. Büyük parçalar yoktu. Her şey tuzla, buzdu. Enkazın Atatürk Bulvarını kapattığını gördük, üzerine çıkıp çocukların isimlerini haykırdık. Sadece birkaç kişinin enkazda olduğunu, sıkıştığını fark ettik ama kaldıracak güçleri yoktu. Enkazda sıkışan birinin elini görebiliyorduk, elini tutmamızı ve ağrı kesici istedi. Tek aklımızda olan çocukları kurtarabilmek, ulaşabilmekti.  Telefonlar çalışmıyordu. Telefonuma ilk ulaşanlar Ruşen ve Enver Karakaya oldu.”

Bir süre sonra Mehmet Topukçuoğlu’nun kendisine ulaştığını belirten Aktuğralı, Cumhurbaşkanının Danışmanı Anıl Kaya’nın kendisine ulaştığını ve kendisinden acil yardım talep ettiklerini söyledi.

“Otel müdürü, isminin sadece Cuma olduğunu öğrendiğim kişi bizlere kimlerin kurtulduğunu sordu” diye konuşan Aktuğralı, “Gün ağardığında, enkazı gördüğümde benim için hayat durdu. O enkazdan birinin kurtulmasının mucize olduğunu anladım” dedi.

Kurtarma çalışmalarını anlatan Aktuğralı, “Çarşamba günü ilk çocuğumuz Doruk’a ulaştık. Artık ümitlerimiz tükendi. Her tarafta kırmızı ve mavi kablolar vardı. Oğlumun da bavulu maviydi. Ben bavulu kendim bulmak istemediğim için enkaza yaklaşamadım” dedi.

Aktuğralı şöyle devam etti:

“Cenazeleri çıkıyordu, hepsi uyur pozisyonda kıpırdayamadan bulundular. Perşembe günü oğlumun oda arkadaşları bulundu, oğlumun cenazesinin de yakın olduğunu biliyordum. Cuma gününün ilk saatlerinde oğlumu da buldular. Teşhis için çadıra gittim, oğlum da uyur pozisyondaydı, rahat uyumuş gibiydi. Bir yerde sıkışmışlardı, ağır bir tahribat yoktu. Beyaz yüzünü, mavi gözlerini görünce Aras olduğunu anladım.”

-“Biz her gün 6 Şubat’a uyanıyoruz”

Murat Aktuğralı, “Biz her gün 6 Şubat’a uyanıyoruz. Ben kalbimi bu şehre göndüm. Bir tanemi, canımı, bu şehre gömdüm. Benim umudum da, memleketin de umudu olabilecek bir çocuktu. Gözümüzü her kapatıp açtığımızda yaşla uyanıyoruz” diye konuştu.

“Dün duyduklarıma inanamadım, bu sanıkların tamamı gözümüze baka baka yalan söyledi. Benim ve hepimizin hayatını bitirdiler” diyen Murat Aktuğralı, şunları kaydetti:

“Enkaza gelen herkes binanın doğru yapılmadığını anlıyordu zaten. Bozkurt enkaza geldiyse insanlık suçu, gelmediyse de yalan söylüyor. Biraz olsun doğru şeyler yapılsaydı binada, belki çocuklarımızın bir kısmı kurtulabilirdi. Sorumlu herkesin en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyoruz. Adalete güveniyoruz. Deprem öldürmedi bizi, siz öldürdünüz. Katilsiniz.”

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasının ikinci gününde İsias Otel’de hayatını kaybeden Nehir Çevik’in babası Yokuli Çevik aslen Adıyamanlı olduğunu söyledi.

Depremin olduğunu öğrendiklerinde İsias Otel’in yerle bir olduğunu gördüklerini söyleyen Çevik, kızının geldiğinde anneannesinde kaldığını ama kafileyle depremin olduğu gün İsias Otel’e gittiğini anlattı. Daha önce kaldığı evin çok daha eski olmasına rağmen evin sapasağlam olduğunu kaydeden Çevik, çocuklarını öldürdüklerini dile getirerek, kum yığını içerisinden çıkarılan çocuklarını tabutla toprağa gömdüklerini söyledi.

Annesi Safiye Çevik de aslen Adıyamanlı olduğunu belirterek, kızının Adıyaman’a geldiğinde anneannesinde kaldığını dile getirdi. Safiye Çevik, kızının maç sonrası otele gittiğini kaydetti. Depremi öğrendiğinde otelin yıkıldığını düşünmediğini söyleyen Çevik, hemen Adıyaman’a gittiklerini ve kızının adını çağırarak aradıklarını belirtti.

Sabah olana kadar bir kum yığınına geldiğini anlamadıklarını ve hep umutla beklediklerini söyleyen Çevik, kızlarının cesedine 5. gün ulaştıklarını dile getirdi ve teşhis için çadıra giremediğini kaydetti. “Ahmet Bozkurt hiçbir yerde senin otelin gibi kum yığını var mıydı?” sorusunu soran Çevik, “Bizim canımızı, geleceğimizi umutlarımızı aldılar” dedi. Çevik, Ahmet Bozkurt’un kızına “senin baban katildir” diyeceğini kaydetti.

-Irmak Çevik: “Nehir’imin ve hiç birinin göremediği gökyüzünü hiç bir sanık göremesin”

Nehir’in kardeşi Irmak Çevik de, hayatında ilk defa bir tabut gördüğünü ve kardeşini kefene sardığını kaydetti.

Nehir, “Kardeşim karanlıktan korktuğu için mezarına ışık koydum. Nehir’imin ve hiç birinin göremediği gökyüzünü hiç bir sanık göremesin.” dedi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasının ikinci gününde, Nazife ve Abide Dağlı’nın babası, Mülkiye Dağlı'nın eşi Ozan Dağlı dinlendi.  “Sanıklar ömür boyu hapiste kalsalar bile bizden daha iyi yaşayacaklar” diyen Dağlı, sanıkların hepsinden şikayetçi olduğunu söyledi.

Eşi ve çocuklarını en son 3 şubatta gördüğünü belirten Dağlı, enkazı gördüğünde dizlerin üzerine çöktüğünü anlattı. İki kızı ve eşini kaybettiğini, büyük kızı ve eşinin önce bulunduğunu daha sonra da küçük kızının bulunduğunu söyleyen Dağlı, büyük kızı ve karısını birbirine sarılmış halde bulduklarını belirtti.

“Onları böyle görüp nasıl yaşadığımızı biliyor musunuz? Sanıklar ömür boyu hapiste kalsalar bile bizden daha iyi yaşayacaklar” diyen Dağlı şöyle devam etti:

“Biz her gün boğuluyoruz, 11 aydır yatağımda yatamadım. Keşke idam cezası olsa da idam edilseler. Onun için sizden en ağır cezayı talep ediyorum”

Dağlı, sanıkların “onursuzca” ifade vermelerinin kendisini daha da kötü etkilediğini söyledi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen tur rehberi Tahsin Cem Efe’nin babası Erkan Efe, sanıkların hepsinden şikayetçi olduğunu kaydetti.

Oğlunu en son 6 Şubat’ta gördüğünü ifade eden Efe, depremden önce oğluyla yaptığı telefon görüşmesini anlattı. Oğluyla şakalaştığını dile getiren Efe, depremi telefonla öğrendiklerini söyledi.

Erkan Efe, hiç kimseden haber alamadıklarını, daha sonra bazı haberler aldıklarını, yaralıların bazılarının hastanelere gönderildiğini duyduklarını söyledi.

Duyum aldıkları hastanelere ulaşmaya çalıştıklarını, bir günün böyle geçtiğini dile getiren Efe, çocuklarının yaralı kurtulduğunu düşündüklerini belirtti.

Gazimağusa Limanı’na Su Temini Projesi başladı Gazimağusa Limanı’na Su Temini Projesi başladı

Enkazı hiç akıllarına getirmediklerini kaydeden Efe, “Biz hastanede ararken, benim çocuğumu Kıbrıs grubu çıkarıp temizlemişler ve teşhis etmişler. Biz boş yaşıyoruz, biz ölüyüz. Biz her gün mezarlıktayız Mezarlıkta bir kedimiz var, onlarla yaşıyoruz” dedi.

Annesi Hilal Efe de, annelik vasfını aldıkları için bütün sorumluların, kendisini ilk başta yanlış yönlendirenler de dahil hepsinin en ağır cezayı almasını istediğini vurguladı.

 Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasının ikinci gününde dinlenen, Aykan Ekiz’in babası Murat Ekiz de sanıklardan şikayetçi olduğunu kaydetti.

Depremi öğrendikten sonra bir umutla Adıyaman’a geldiğini, 8 yaşındaki diğer oğluna abisini getireceğini söylediğini anlatan Ekiz, eşini hastaneye bıraktığını, oğlunu orada aradığını anlatarak, kendisinin de bir umutla enkaz alanına gittiğini ve orada bütün hayallerinin yıkıldığını söyledi.

Eşinin taksiyle enkaza geldiğini, Aykan’ı sorduğunu ifade eden Ekiz, 5’inci günde oğlunun eşyalarını çıkarmaya başladığını anlattı.

Oğlunu kum yığını arasından ayıkladığını ifade eden Ekiz, “Çocuğum kum yığınında boğuldu” dedi.

“Çocuklarıma daha çok zaman ayırmak, insan gibi yaşamak için berberliği bırakıyorum dedim. Bu ahlaksızlar, katiller benim çocuğumu aldı” diyen Ekiz, “Buradan sizden ricam, en ağır şekilde bu ceza alsın, olası kast istiyorum” ifadelerini kullandı.

dıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Hayal Gençalioğlu’nun annesi Sibel Kumsal sanıkların hepsinden şikayetçi olduğunu belirterek, “Her iki cihanda da yakanızdayım” dedi.

Öğretmen olduğunu ifade eden Kumsal, 3 Şubat’ta kızını güle oynaya gönderdiğini, düşük tehlikesi nedeniyle Adıyaman’a gelmediğini kaydetti. 5 Şubat akşamı saat 11.00 civarlarında telefonda konuştuklarını anlatan Kumsal, kızının sabah maça gidemediğini söyledi.

Sabah telefonla uyandığını belirten Kumsal, “Hamileyim diye kimse bana bir şey söylemedi. Karnımdaki bebeğim kilo kaybetti, yiyip içemiyordum. Burak Kumsal Adıyaman’a gitti. Akşamüstü aradım tek şey sordum, ‘Ses var mı?’, Hiç ses yoktu. Ahmet Bozkurt, ‘Ses vardı’ dedi, yalan söylüyor ses yoktu” diye konuştu.

“Ben onu senelerce gözümden sakınıp büyüttüm” diyen Sibel Kumsal, kızını perşembe günü çıkardıklarını söyledi. Kumsal şöyle devam etti:

“Ben kızımın cesedini göremedim, lohusalığımı yaşayamadım. İki çocuğumun arasında kaldım. Bu vicdanla karar verin. Sanıklar istiyorum ki karşıma gelip yüzüme baksınlar. Çocuklarımız tonlarca baskının altında kaldı. Her iki cihanda da yakanızdayım.”

Hayal Gençalioğlu’nun üvey babası Burak Kumsal da, “Çocukları güle oynaya gönderdik. Bizim çocuklarımız hep birlikte anı oldular… Karşımızda olup gözlerimize bakıp cevap vermeleri isteğimizdi. Çocuklarımızı ellerimizle kazıya kazıya çıkardık. Kum yığınıydı. Mademki otele geldi, insan olan çocukları kurtarmaya çalışırdı” diye konuştu.

Hayal Gençalioğlu’nun amcası Mustafa Gençalioğlu da, sanıkların mahkemede hazır olmalarını talep ederek, binada çocukların nefes alacak alanı kalmadığı için öldüklerini söyledi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasının ikinci gününde dinlenen, Müzeyyen Gökçen’in babası İsmail Gökçen de sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

En son kızıyla 5 Şubat’ta konuştuğunu ifade eden Gökçen, çocuğunun nerede olduğu konusunda çıkan yalan haberlere işaret etti. “Ben çocuğumu alma cesaretini bile gösteremedim” diyen acılı baba, sanıkların kasten cinayetten yargılanmasını istediklerini söyledi.

“Ben 86 yaşındaki anneme torununun öldüğünü söyleyemedim diyen” Gökçen, dün sanıkların mahkemede tiyatro sahnelediğini kaydetti.

Gökçen “Bizim yarınlarımız gitti, biz artık ölümü bekliyoruz” dedi.

-Özlem Gökçen: “Ben evladımı evlendirmeyi torun sahibi olmayı beklerken, kendimi hangi mezar taşını yaptırayım diye düşünürken buldum”

Müzeyyen Gökçen’in annesi Özlem Gökçen de suçluların en ağır cezayı almalarını istedi.

“Yarınlarını, geleceklerini evlatların hayallerini çaldılar” diyen Özlem Gökçen, “Ben evladımı evlendirmeyi torun sahibi olmayı beklerken, kendimi hangi mezar taşını yaptırayım diye düşünürken buldum. Her gün Allah’ım beni sabaha çıkarma diye dua ediyorum. Kıbrıs ekibine kızımı çıkardıkları için teşekkür ediyorum. Sanıkların gün yüzü görmemelerini, en ağır cezayı almalarını istiyorum” ifadelerini kullandı.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasının ikinci gününde duruşmada İsias Otel’de hayatını kaybeden Nazım Can Hartlap’ın annesi dinlendi. Anne Hilal Can sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

İlk kez ağladığını söyleyen Can, ağlamaya yemeye ve yaşamaya utandığını kaydetti.

Oğlunun 8 dil konuştuğunu belirten Can, “Bir oda dolusu yeteneği olan bir çocuktu.” dedi.

“Çocuklarımı büyütürken çöpten ekmek topladım, ama hiç bir zaman onursuz olmadım.” ifadelerini kullanan Can, hayatlarının ortasına cehennem ateşi düştüğünü kaydetti.

Oğlunun acısını yaşadığını anlatan Can, dolapta kalan her şeyini depremzedelere gönderdiğini belirtti.

“Bütün malımı sattım. Kıbrıs’a gittim, tek tek annelere gittim mezarlara tek tek çiçek ektim. Çocuğum bana enkaz altından mesaj yazdı, 3 ay sonra gördüm mesajını. Ses kayıtlarını şimdi öğreniyorum, annesini hiç üzmezdi benim oğlum. Ben çocuğuma onurlu olmayı öğrettim. Dakikalar önce öğrendim enkazdan elini çıkaran oğlumun elini Pervin hocamın tutuğunu. Bu insanların ayağının altından öpsek azdır. KKTC’den bize yarım eden herkese teşekkür ederim.” diyen Can, iki arazisini satıp kendine ve küçük oğluna Zincirlikuyu mezarlından mezar aldığını kaydetti.

Can sözlerine şöyle devam etti:

“Otelin sahibi Ahmet Bozkurt gelseydi da görseydik. Biz nasıl geldiysek onlar da gelecekler, gözümüzün içine bakacaklar. İçtiğiniz sudan ben utandım. Takım elbise giymeyle adam olunmayacağını öğrenin. Savcı ve hakimin önünde nasıl durulması gerektiğini öğrenin. Şerefsizliğinizi kimse unutmayacak.”

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Özgür İçme’nin babası Meriç İçme ve annesi Necla İçme de sanıklardan şikayetçi olduklarını belirtti. Necla İçme, “Çocuklarımızın hayallerini söndürdüler, 72 can aldılar şikayetçiyim” dedi.

Çocukları güle oynaya Adıyaman’a gönderdiklerini belirten Meriç İçme, 6 Şubat sabahı depremi öğrendiklerini, tüm ailelerle birlikte devletin ayarladığı uçakla Adıyaman’a geldiklerini anlattı.

Akşam Adıyaman’a vardıklarını dile getiren İçme, binanın yıkıldığını bildiklerini ama bir yıkıntıyla karşılaşacaklarını bilmediklerini söyledi. Telefonların küçük ışıklarıyla enkazın üzerine çıkıp çocuklarını aradıklarını ifade eden İçme, elleriyle çocuklarını aradıklarını ve bir kum yığını bulduklarını dile getirdi.

İki gün boyunca kendileri bir şey yapamayınca, çocukların kendi başına çıkacaklarını düşündüklerini kaydeden İçme, ancak iki günün sonunda çocukları tek parça alabilmeyi umut etmeye başladıklarını söyledi.

Dördüncü gün çocukların enkazdan çıkarılmaya başladığını ifade eden İçme, cesetlere defalarca baktıklarını aktararak, “Çocukları temizleyip daha düzgün nasıl gösterebilirler diye düşünüyordu arkadaşlar” ifadesini kullandı.

-“Özgür’üm, babam ben buradayım”

İçme, “Ben çocuğuma, ‘Özgür’üm, babam ben buradayım’ diye defalarca bağırdım. ‘Donarak öldüler’ diyen Bozkurt var ya, çocuklarımızdan hiç ses yoktu. Siz çocuk katilisiniz” şeklinde konuştu.

Katillerin cezasını kesmeye, adaleti sağlamaya geldiklerini vurgulayan Meriç İçme, “Bunu geride kalan yek kızım için istiyorum” dedi.

Annesi Necla İçme de, oğlu adına sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Oğlunu aramaya gidemediğini dile getiren İçme, eşine, “Bana oğlumu getir” dediğini kaydetti.

Necla İçme, “Kurtulacaklarına inanıyordular ama oğlum diğer çocuklar gibi bayrağa sarılı geldi. Çocuklarımızın hayallerini söndürdüler, 72 can aldılar şikayetçiyim” dedi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasının ikinci gününde İsias Otel’de hayatını kaybeden Serin İpekçioğlu’nun babası Sertaç İpekçioğlu da sanıklardan şikayetçi olduklarını kaydetti.

Duruşmada dinlenen İpekçioğlu, depremi öğrenince hemen eşi ve kızına ulaşmaya çalıştığını söyledi.

Devletin sağladığı imkanlarla Adıyaman’a gittiklerini söyleyen İpekçioğlu, enkaza ulaştıklarında çocukları aramaya başladıklarını anlattı.

Çocukların oradan çıkmış olmasını dilediklerini aktaran İpekçioğlu, hava aydınlanmaya başladığında olayın vahametinin ortaya çıkmaya başladığını söyledi.

“Otel bir kum yığınıydı, değil yaşam üçgeni elimizi sokacak bir boşluk yoktu.” İfadelerini kullanan İpekçioğlu, “Adaleti aramak gibi bir durumunuz olmaması lazım. Adaletin yerini bulması için değil, adalete şahitlik etmek için buradayız.” dedi.

İpekçioğlu, “Hapse girmekten korkuyorlar, ben ömür boyu hapse gitmeye razıyım yeter ki kızım geri gelsin. Ben bir kızımı kaybettim, onlar 62 kişiyi öldürdüler. Adıyaman’da tek can kaybı olan otel İsias’tır. Bunun da tek sorumlusu bu insanlardır.” ifadelerini kullandı.

Sertaç İpekçioğlu, bu saatten sonra aslında hiç bir adaletin çocuklarını geri getirmeyeceğini kaydetti.

Bu davanın bundan sonraki davalara örnek teşkil etmesini istediğini belirten İpekçioğlu, verilecek cezanın emsal teşkil etmesini ve kimsenin bu tür binalar yapmaya cesaret edememesini istediklerini vurguladı.

“Bizim çocuklarımız öldü, geride kalanlardan için adaletin tecelli etmesini istiyoruz.” diyen İpekçioğlu, Serin’in çok iyi bir sporcu olduğunu ve onunla ilgili çok büyük hayalleri olduğunu söyleyerek, Serin’in her şeyiyle örnek bir çocuk olduğunun anlattı.

Depremden sağ çıkan Pervin Aksoy İpekçioğlu da sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

Otelin sahibi olan Bozkurt ailesine seslenen Pervin İpekçioğlu, “Ahlaksızsınız, vicdansızsınız, 72 kişinin katilisiniz. Bu kadar insanın önünde doğru düzgün durun.” ifadelerini kullandı.

Kızıyla birlikte Adıyaman’a geldiğini anlatan Pervin İpekçioğlu, kızını İsias denilen toplu mezara gömdüğünü söyleyerek, “Kızımı en son 10.00 gibi gördüm. Enkazdan çıktım, canımı orada bıraktım. Kalbimi oraya göndüm.” dedi.

Gece saat 12.00’ye doğru uyuduğunu, çok şiddetli bir sarsıntıyla uyandığını anlatan Pervin İpekçioğlu, uyandığında Serin diye bağırmaya başladığını, başına tavan düştüğünü ve yerin ayrıldığını gördüğünü söyledi.

Pervin İpekçioğlu, deprem devam ederken otelin enkaza gömülmeye devam ettiğini kaydetti.

Enkazdan nasıl çıktığını anlatan Pervin İpekçioğlu, Otel’de kalan diğer öğrencilerin babaları olan Murat ve Recep’le karşılaştığını ve enkazdan onların yardımıyla çıktığını anlattı.

Kimsenin yardıma gelmediğini söyleyen Pervin İpekçioğlu, “İnerken yere basmaya korktum, altta insan olabilir ezmeyim diye. Çıktığımda yıkıldım. Yarım saat enkazın üzerinde yattım. Hiç kimseden ses gelmedi. Belki canlı bir el tutarım diye saatlerce uğraştım. Hani iddia ediyordunuz ya çekiçleme var diye İsias yan tarafa değil, öne doğru düştü. Ben yan tarafta saatlerce bekledim.” ifadelerini kullandı.

Yaralı olduğunu ama ambulansın kendisini almadığını belirten Pervin İpekçioğlu, kimsenin kendilerine yardım etmediğini, her tarafın cesetle dolu olduğunu ve her yerde kan olduğunu belirtti.

Perdeleri ve battaniyeleri açmaya başladığını ve çocukları aradığını söyleyen Pervin İpekçioğlu, “Polise gittik, yardımcı olmadılar.” dedi.

Kendilerini yabancı birinin otele ve enkaz alanına götürdüğünü aktaran Pervin İpekçioğlu, “Bozkurt diyor ya ben ordaydım diye, ben ordaydım sen neredeydin?” dedi.

“Kıbrıs’tan ekip gelene kadar oradaydık.” İfadelerini kullanan Pervin İpekçioğlu, çocukların çıktığı yönünde yalan haberler aldıklarını anlattı ve sabaha kadar çocuklarını aradıklarını ama enkaz altına ulaşmanın insan eliyle yapılabilmesinin mümkün olmadığını kaydetti.

5 gün boyunca çocuğunun canlı çıkacağını düşündüğünü dile getiren Pervin İpekçioğlu, daha sonra kızının elini gördüğünü söyledi.

Pervin İpekçioğlu sözlerini şöyle tamamladı:

“Gidemedim çocuğumu göremedim, eşim gitti. Diğer kızıma ablan öldü diyemedim. Biz önde çocuklar arkada tabutlarla Kıbrıs’a gittik, ertesi gün defnettik. Ben her gün mezara gidip kızımın saçını okşar gibi toprağını okşuyorum. Dünkü yalanlardan sonra en ağır cezaları almalarını istiyorum.”

Serin İpekçioğlu’nun teyzesi Emine Aksoy Altınçay da, deprem günü depremi hissettiklerini belirterek, haberlerde televizyonda Adıyaman’la ilgili hiç bir şey bulamadıklarını söyledi.

Altınçay, eniştesi Sertaç İpekçioğlu’na ulaştığını, otelin yıkıldığını öğrendiğini söyledi.

“Nasıl ki kardeşim ve eniştem enkazın başında beklediyse ben de sonraki bir hafta televizyonun başında bekledim, çocuklar güçlüdür çıkacaklar diye düşündüm.” İfadelerini kullanan Emine Aksoy Altınçay, “Ahmet Bozkurt dedi ya otelimi usulüne uygun yaptım, kız kardeşimi yıkarken başında bir şeyler vardı, onlar otelin kumlarıydı. Bizim sesimizi duyun. En ağır cezayı verin onlara.” dedi.

 Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias Otel davası bir saatlik aranın ardından yeniden görüşülmeye başladı. Davada tanık olarak dinlenen İçişleri Bakanı Dursun Oğuz, olası kast talebinin milli bir dava haline geldiğini vurgulayarak, “Bu bir katliamdır. Savunulacak yönü yok” dedi.

Davada tanık sıfatıyla ilk olarak İçişleri Bakanı Dursun Oğuz beyanda bulundu.

Oğuz, yemin ederek başladığı beyanında, 6 Şubat depreminde hükümetin sabaha doğru alarma geçtiğini kaydetti. Aynı gün bir ekibin Adıyaman’a gönderildiğini ifade eden Oğuz, ikinci gün daha çok ekibe ihtiyaç olması nedeniyle 7 Şubat’ta Adıyaman’a geldiklerini belirtti.

Bir sivil savunmacı olduğunu, Türkiye Cumhuriyeti’nde ve ABD’de çeşitli eğitimler aldığını ifade eden Oğuz, “Mesleki bilgi anlamında faydalı olabilmek için geldik” dedi.

-“ İlk 72 saat çok önemlidir ama bu enkazda bir değerlendirme yapmak mümkün değildi… Kum yığınıydı”

Enkaza geldiklerinde bir kum yığını olduğunu dile getiren Bakan Oğuz, “İlk 72 saat çok önemlidir ama bu enkazda bir değerlendirme yapmak mümkün değildi. Kum yığınıydı, binanın arka tarafı ve sağ tarafı ayaktaydı. Dün mal sahibinin söylemleri doğru değildi” şeklinde konuştu.

“Yaşam boşluğu ve yaşama şansı yoktu binada… Tek kişi çıktı o da bir mucizeydi” diyen Oğuz, “Bugün o fotoğraflara bakarsan herkesten helallik iste ‘ben suçluyum’ de” vurgusu yaptı.

Fotoğrafların an be an çekildiğini dile getiren Oğuz, “Bunların hepsi elimizde mevcut” dedi. Mucize yapabilmek için enkazda 4 ekiple çalıştıklarını ifade eden Dursun Oğuz, “Çoğunluk yatağında çıkarıldı. Vücut bütünlüğü için kepçelerin başında bile görevliler vardı. Aileler özellikle üçüncü gün sabahında enkazda seferberlik yaptı. Kovalarla kum taşıdılar. Bir cenaze herkesin, bir evlat herkesin evladı oldu” diye konuştu.

-“Enkazın savunulacak hiçbir şeyi yok. Konut olarak yapılan bina otele çevrilirse böyle olur”

İyi bir ekiple çalıştıklarını dile getiren Bakan Oğuz, “Enkazın savunulacak hiçbir şeyi yok. Konut olarak yapılan bina otele çevrilirse böyle olur” dedi.

Binaya yandan delip girdiklerini ifade eden Oğuz, şöyle devam etti:

“Dayanıklılıktan bahsedecek hiç kimse olamaz. Yaşam boşluğu olmasına imkân yoktu. Binada iki farklı demir vardı. Kalınlıkları farklıydı. Demirleri tutacak beton yoktu. O binada çalışılmaz da… Fotoğraflarda bunların hepsi var. Bilim adamı olmasına, mühendis olmasına gerek yok. Bu bir katliamdır. Savunulacak yönü yok, ortadaki gerçekler gösteriyor.”

Olası kast talebinin milli bir dava haline geldiğini vurgulayan Oğuz, “Yüce Türk adaletine güveniyoruz. Binada yapılacak çalışma yoktu. Çıkacak sonucun adalet anlamında teselli olacağını ümit ediyorum” dedi.

Bakan Oğuz, “Mal sahipleri keşke orada olsaydılar. Ailelerin acılarını paylaşabilseydiler, bir kapı açabilseydiler. Dün söylenenlerin hepsi yalan” şeklinde konuştu.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün de devam eden İsias davasında Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu da tanık olarak dinlendi.

İlk günden itibaren deprem bölgesinde olan ve buradaki çalışmaları koordine eden Çavuşoğlu, “Böyle bir felaketin hazırlayıcısını affetmemiz, buna doğal afet dememiz mümkün değil. Bu kadar adi bir bina yapmayı nasıl başardılar? Bu insanlar katildir, katillikten yargılanmalıdırlar” dedi.

Depremin olduğu andan, Adıyaman’a ulaşılana kadar geçen süreyle ilgili bilgi veren Çavuşoğlu, enkazı dolaştığında durumun ne kadar kötü olduğunu anladığını ancak sabah,  ilk gördüklerinden de kötü bir tabloyla karşılaştıklarını söyledi.

- “Kimse yatağından çıkamadı”

Beton parçalarının yere atıldığında dağılacak kadar zayıf olduğunu, duvarların kartona benzediğini, enkazda hiçbir yaşam boşluğu kalmadığını belirten Çavuşoğlu, “Kimse yatağından çıkamadı, çocuklar resmen boğularak öldü, büsbütündüler, herhangi bir taştan kırılıp ezilen yırtılan tarafları yoktu” şeklinde konuştu.

-“Mal sahibi oralarda olduğunu söylüyor, tamamen yalan”

İlk ekiple Adıyaman’a geldiğini ve son ekiple döndüğünü belirten Nazım Çavuşoğlu “Mal sahibi oralarda olduğunu söylüyor, tamamen yalan. Ben onu tanıyorum. Gelmedi, yoktu. Söyledikleri gerçeklerle bağdaşmıyor. Enkazdan hiç ses gelmedi” dedi.

-“Ne geldiler, ne yardım ettiler ne de utandılar”

Nazım Çavuşoğlu, şunları da söyledi:

“Otel müdürü geldi, çocukların hangi odalarda kaldığını söyledi. Ben ‘otelin sahibi nerde’ diye sordum. ‘Ortada yok’ cevabını aldım. Ne geldiler, ne yardım ettiler ne de utandılar. Duruşmaya video konferansla bağlanarak verdikleri cevaplar bizi derinden yaralıyor.”

Yatırımcı ve sorumluların suçunu kabul etmesi gerektiğini belirten Çavuşoğlu, eşini, çocuğunu kaybeden ailelerin acısının dinmeyeceğini ancak adaletin tecellisiyle yüreklerine bir nebze de olsa su serpileceğini ifade etti.

Çavuşoğlu, “Böyle bir felaketin hazırlayıcısını affetmemiz, buna doğal afet dememiz mümkün değil. Bu kadar adi bir bina yapmayı nasıl başardılar? Bu insanlar katildir, katillikten yargılanmalıdırlar” şeklinde konuştu.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında KKTC ekibinden tanık Cengiz Topel Uzun’un dinlendiği sırada, “üç tanığın, tanıklık sıfatı bulunmadığı” gerekçesiyle sanık avukatları salonu terk etti.

Bir kısım müşteki, sanık avukatlarına tepki gösterdi. Bu nedenle duruşmaya 15 dakika ara verildi.

Avukatlar bugün tanık olarak dinlenen Milli Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu, İçişleri Bakanı Dursun Oğuz ve Eğitim Ortak Hizmetler Dairesi Müdürü Cengiz Topel Uzun'un mahkemede dinlenmesini protesto etti.

Çavuşoğlu, Oğuz ve Uzun, 6 Şubat'taki deprem sonrasında Adıyaman'da deprem bölgesine gitmiş ve İsias Otel'deki enkaz altında kalan KKTC heyeti çıkarılana kadar orada kalmıştı. 

-Uzun

Tanık Cengiz Topel Uzun beyanında, 25 gün önce oğlunu toprağa verip, görevli olarak deprem yerine geldiğini ifade ederek, ifadesinde teknik konulara yer vermeyeceğini söyledi.

“İnsanlar bir umutla geldi, çocuklarını kurtaracak diye ama ben oradan bir can çıkmayacağını tahmin edebiliyordum” diye konuşan Uzun, “Bu insanlar evladını bütün teslim ettiğimiz için bize teşekkür etti” vurgusu yaptı.

Deprem felaketi nedeniyle yaklaşık 50 bin kişinin hayatını kaybettiğini belirterek, hepsine rahmet dileyen Uzun, “Ama bizim kayıplarımız da KKTC için çok fazla…” dedi.

-“Şimdi hesap verme zamanıdır”

Uzun, “Otel sahipleri bir nimetten yararlanarak oraya sahip oldular ama şimdi hesap verme zamanıdır. Güzel okullarda, güzel iş yerlerinde çalıştılar. Sıra bedel ödeme zamanıdır” şeklinde konuştu.

O günü tekrar yaşadıklarını dile getiren Cengiz Topel Uzun, “Yargı aracılığıyla bedel ödeme zamanıdır. Bir ülkenin yapı ve inşaat konusundaki usulü tespit etmek için de önemlidir” dedi.

Uzun’un tanıklığı sırasında, sanık avukatları "dinlenen 3 tanığın, tanıklık sıfatı bulunmadığı" gerekçesiyle salonu terk etti. Bir kısım müşteki, sanık avukatlarına tepki gösterdi.

Duruşmaya bu nedenle 15 dakika ara verildi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında, söz alan Kağan Selim İş’in annesi Serap İş, “Benim oğlumu deprem öldürmedi, vicdansızlıklarla yapılan İsias öldürdü” dedi.

Serap İş,  sanıkların duruşma salonuna getirilmesini de talep etti.

6 Şubat’taki depremi hissettiğini ancak Adıyaman’da bir yıkım olabileceğini düşünmediğini, uçakta yer olmadığı için oğlunun yanına da gidemediğini kaydeden Serap İş,  şöyle devam etti:

“Dün sabırla Bozkurt ailesinin ve diğer sanıkların yalanlarını dinledik. Keşke dinlemeseydik… Madem her şey o kadar özenle yapıldı, İsias neden yıkıldı? Benim oğlumu deprem öldürmedi, kaçak kat, vicdansızlıklarla yapılan İsias öldürdü. Yaşıyorsak, çocuklarımızı kaybettiğimiz topraklara ayak basabiliyorsak adalete olan inancımızdandır. Ben oğluma gittiğimde böyle söylüyorum, ‘merak etme adalet tecelli edecek’ diyorum..”

Serap İş, oğlunun 4 Şubat’taki doğum gününü, Adıyaman’da arkadaşlarıyla kutladığını belirterek,  “Ben oğlumu ölüme gönderdim. Kum yığının altından 93 saat sonra çıkarılabildi. Onun mezarının yanında babasının ve benim mezar yerim ayrıldı” diye konuştu.

Bozkurt’un dün “Otelime iş makineleriyle girmek için ne aceleleri vardı” ifadesini kullandığını söyleyen Serap İş, “Oğlum kumların altındaydı, acelem ondandı… Keşke sen ve çocukların da o otelin içinde olsaydınız” ifadelerine yer verdi.

Geleceğe dair beklentileri, hayalleri olmadığını da kaydeden Serap İş, “Birinin yasını tutarken diğer çocuğunuza umut olmak zor” dedi.

İş, sanıkların en ağır cezayı almasını istediklerini kaydederek, “Benim çocuğum artık yok, artık hiçbiri yok…. Otelden canlı çıkan herkesin tanık olarak dinlenmesini talep ediyorum” diye konuştu.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen tur rehberi Ömer Kale’nin annesi Ayşe Kale, sanıklardan şikayetçi olduğunu kaydederek, oğlunu hayalleriyle toprağın altına gömdüklerini söyledi.

Babası Bekir Kale de, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Oğlum benim geleceğim, her şeyimdi” dedi. Oğlunun, gittiği, gezdiği yeri tek tek dolaşıp, toprağı öptüklerini dile getiren Kale, evlerine giremediklerini kaydetti.

Kardeşi İsmail Kale de, otelde abisini bulamadıklarını ifade ederek, abisinin cenazesinin karıştığını söyledi. “O aile kendi cenazesini bulamasaydı, abimi bulamayacaklardı” diyen Kale, görevli savcıdan da şikayetçi olduğunu belirtti.

Savunma avukatlarının söylemlerinden de şikayetçi olduğunu kaydeden Kale, müştekilerin kışkırtıldığını savundu.

İsmail Kale’nin şikayeti üzerine mahkeme başkanı, “sataşmadan” dolayı sanık müdafileri ile müştekilerin oturma düzeninde değişiklik yaptı.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Selin Karakaya’nın babası Enver Karakaya, “Bizim çocuklarımızın hepsi şehit ilan edildi. 1974’ten sonra ilk şehitler bizim çocuklarımızdır. Bu hesap görülecek” dedi.

Sanıklardan şikayetçi olduğunu söyleyen Enver Karakaya, dün yalanlarıyla konuşan baba Bozkurt ve "laubalice" konuşan oğul Bozkurt’un "suçlu" olduğunu kaydetti.

“Ben yaşadığım acıyı nasıl anlatayım, keşke sanıklar da burada olsa ve yüzlerine bakarak konuşsaydık” diyen Karakaya, şöyle devam etti:

“Binadan ilk çıkan Murat arkadaşla konuşan, en zor konuşmaları yapan, binanın yıkıldığını söyleyen ve enkaza da ilk çıkan benim. Annesine, ‘umudunu kaybetme ama çok da umutlu olma’ diyen benim. Eşime kızımı bulduğumuz haberini de veren benim, bundan zoru da herhalde kızımızı bulamadığımı söylemekti.”

“Bizim çocuklarımızın hepsi şehit ilan edildi. 1974’ten sonra ilk şehitler bizim çocuklarımızdır” vurgusu yapan Karakaya, “Laubaliliğe tekrar dikkat çekmek istiyorum. Bu hesap görülecek” dedi.

-Ruşen Yücesoylu Karakaya: “Biz can parçalarımızı toprağa gömdük. Tüm suçlular en ağır cezayı alacaklar. Türk adaletinden bunu bekliyoruz”

Selin Karakaya’nın annesi Ruşen Yücesoylu Karakaya da, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyleyerek, Selin’in, her şeyi, tek gailesi, bütün hayatı olduğunu ifade etti.

“Tüm geleceğimizi tek çocuğumuz üzerine kurduk” diyen Karakaya, “Mezar olarak inşa edilen İsias’ta çocuklarımızı kaybettik. 11 sanık yüzünden biz bir neslimizi kaybettik” şeklinde konuştu.

Bu kadarla kalmayacağını, tüm sorumluların mahkemeye sanık olarak geleceğini vurgulayan Karakaya, Şampiyon Melekleri Yaşatma Derneği olarak mücadelelerinin devam edeceğinin altını çizdi.

“Ben Selin’imin saçının teline zarar gelmesin diye uğraşırken, çocuğum kumların altında nefes alamadan can verdi” diye konuşan Ruşen Karakaya, sorumluların, en ağır suçtan yargılanıp, cezalandırılmasını istediklerini belirtti.

“Biz aileler can parçalarımızı toprağa gömdük. Tüm suçlular en ağır cezayı alacaklar. Türk adaletinden bunu bekliyoruz” diyen Karakaya, şunları kaydetti:

“Selin’im 4 arkadaşıyla yatağını birleştirerek, birlikte can verdiler. Türkiye Cumhuriyeti adaleti size bunun cezasını verecek. Katilsiniz, siz bunun cezasını çekeceksiniz. Duyun, bilin rahat uyumayın. Biz nefes alamıyoruz, siz de nefes alamayacaksınız.”

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında öğretmen Ali Karasel’in eşi Fatma Karasel söz alarak, “Her şeyimizi İsias enkazında bıraktık… Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor. Hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik” dedi.

Karasel, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Eşinin sorumlu öğretmen olarak Adıyaman’a gittiğini ifade eden Karasel, deprem olduğunu öğrendiği andan itibaren eşine ulaşmaya çalıştığını, umudunu hiç kaybetmeden eşinin kurtulacağını düşündüğünü söyledi.

“Oğlum beni Adıyaman’a ‘Babamı almadan sakın gelme’ diyerek gönderdi” diyen Karasel, çok farklı duyumlar alarak Adıyaman’a geldiğini, önce hastaneleri gezdiklerini, bütün cesetlere baktığını söyledi. Fatma Karasel, “Enkaza gittik, üzerine çıkıp toprak atmaya başladık. Enkaz kum yığınıydı, biz her şeyimizi İsias enkazında bırakıp geldik… ” dedi.

Eşinin son gün bulunduğunu, bu sürede çok sayıda ceset gördüğünü ve eşinin bulunamayacağını bile düşündüğünü ifade eden Fatma Karasel, “Eşim mükemmel bir insan, mükemmel bir babaydı. Oğlumun en büyük destekçisi, idolüydü.  Oğlum en çok ihtiyacı olduğu dönemde, 16 yaşında babasını kaybetti. Onun gözüne bakamıyorum… Hiç kimse böyle bir ölümü hak etmiyor, hiç birimiz yaşadıklarımızı hak etmedik. Türkiye adaletine güveniyorum, adalet yerini bulacak ki oğlumun yüzüne bakabileyim” şeklinde konuştu.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Havin Kılıç’ın babası Recep Kılıç sanıklardan davacı olduğunu söyledi.

Türk Maarif Koleji’nde okuyan ve voleybol takımında oynayan kızı Havin Kılıç’ın arkasından Adıyaman’a geldiğini söyleyen Kılıç, 5 Şubat'ta akşamüstü Havin’in odasına giderek kendisiyle kalması için ısrar ettiğini ancak kızının arkadaşlarıyla kaldığını anlattı.

Gece 1.00 gibi uyuduğunu ve depremin ilk saniyelerine uyandığını söyleyen Recep Kılıç, moloz yığını altında kaldığını, çocuklara seslendiğini cevap almadığını, Pervin Aksoy İpekçioğlu’nun ve Esra Özberkman’ın sesini duyduğunu kaydetti.

Bir şekilde moloz yığınından kurtulduğunu, enkazdan çıkışını yanlışlıkla telefona kaydettiğini, bunu da savcılığa ilettiğini anlatan Kılıç, “Enkazı gördüğünde oradan hiç kimsenin çıkamayacağını anladım, yere yığılıp kaldım. Moloz yığını içinde bir şey yapamayacağımızı anladık” dedi.

Kızılay’ın kan merkezine sığındıklarını, Pervin Aksoy İpekçioğlu ve Esra Özberkman’ın yaralandığını kaydederek, KKTC Gaziantep Başkonsolosu Fatma Demirel, Gaziantep Başkonsolosluğu Eğitim-Kültür Ataşesi Bumin Paşa’nın gelerek kendilerine yardımcı olduğunu belirtti.

Kıbrıs’tan ekipler geldikten sonra hummalı bir çalışma başladığını anlatan Recep Kılıç, “Her gelen Havin mi diye gergin bir bekleyiş içine girdim. Eşim ikinci kafileyle geldi. Önce yanlış haberlerle hastaneleri aradık… Havin son çıkarılanlardandı… Teşhis için çağırdıklarında yüzüne bakamadım, kabullenmek istemedim. Annesini çağırdım. Annesi çığlık atıp yere düştü. Ben sonra bakabildim” dedi.

Otel sahibi Ahmet Bozkurt’a soru soran Kılıç, ekranın büyütülmesini ve onu görmek istediğini söyledi.  Kılıç, ısrarla pergola olduğu söylenen katın neden yapıldığını sorarak, “Kendisi şerefli, onurlu bilinen bir kişi olduğu için yalan söyleyeceğini düşünmüyorum” dedi.

Ahmet Bozkurt, bütün annelerin kardeşlerin babaların acısını içinde yaşadığını, soruya vereceği cevabın bu olduğunu söyledi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen tur rehberi Ozan Koç’un annesi Mehpare Koç, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyleyerek, oğlunu kaybettiğinden beri terapilerle ayakta durduğunu belirtti.

Oğlunun çok başarılı bir çocuk olduğunu ifade eden Mehpare Koç, oğlunun nasıl tur rehberi olduğunu anlattı. “Oğlum benim tek varisimdi, aydın bir birey yetiştirebilmek için başka çocuk yapmak istemedim” diyen Koç, 11 aydır bugünü beklediğini ifade etti. Koç, “Kendisi hastalıktan dem vuruyor, ben oğlumu kaybettiğimden beri terapilerle ayakta duruyorum” diye konuştu.

Oğluyla depremden bir gün önce konuştuğunu anlatan Koç, “Ege’den çıkıp Güneydoğu’yu görmenin kendisini mutlu ettiğini söylemişti” dedi. Oğlunun odasına gittiğini, ertesi gün kendisine bir şey olduğunu, bünyesinin iflas ettiğini anlatan Koç, 3-4 sefer hastaneye gittiğini kaydetti. Mehpare Koç, eve gittiğinde, oğlunun kız arkadaşının aradığını ve “İsias Otel çöktü, Ozan enkaz altında kaldı” dediğini anlattı.

Oğlunun arkadaşının babasıyla yola çıkıp 30 saat sonra Adıyaman’a ulaştıklarını ifade eden Koç, otele gittiklerinde bir enkaz yığınıyla karşılaştıklarını kaydetti. Mehpare Koç, enkazın üzerine çıkıp feryatlar ettiğini dile getirdi.

Yolda giderken çeşitli bilgiler aldıklarını anlatan Koç, oğullarının aslında enkazdan çıkarılmadığını söyledi. Enkazda sadece Kıbrıs ekibinin olduğunu ifade eden Koç, oğlunu bulmak için hastaneleri, morgları, büyük mezarlığı gezdiklerini söyledi.

Mehpare Koç, “10 dakika sonra ‘oğlum’ diye acı bir ses duydum. Bir ceset poşeti üzerinde sadece İsias Otel yazıyordu. Eşim, ‘oğlumuz burada’ dedi. Oğlumun, ağzı, burnu, gözü saçları kum doluydu. İnanmak istemedim… Ben çocuğuma tabut bulamadan, poşette memleketimiz Ordu’ya götürdüm. Oğlumu 2 metre kar altına soktum ve o soğukta orada bıraktım” diye konuştu.

Koç şöyle devam etti:

“Hastalıktan bahsediliyor, eşim ölümlerden döndü, bir çanta ilaçlarla yaşıyoruz. Oğlumu en iyi şekilde yetiştirdim. İsterdim ki sahip çıkılalım. Sorumlu kim varsa şikayetçiyim. Ahmet Bozkurt’un ailesinden tek bir kişi olsaydı, kendisi otelin başında durup kazılara ilk kendi başlayacaktı. Madem o kadar nüfusluydun neden ekipleri buraya toplayıp enkazı kaldırmadın?”

Mehpare Koç, “Bu emsal bir dava olacak. Bu ülkedeki müteahhitler bina yapmayı öğrenecek ve adalet sayesinde yetkililer de hangi binaya izin verilip, verilmeyeceğini öğrenecekler” dedi.

-Orhan Koç: “Sorumlular her kimse hepsinin cezalandırılmasını istiyorum”

Babası Orhan Koç da, sanıklardan şikayetçi olduğunu vurguladı. Koç, “Bu kadar sağlam olduğu söylenen bina nasıl 10 saniyede tuzla buz oluyor ve etrafındaki binalar nasıl ayakta kalıyor?” diye sordu.

Oğlu ve kendisinin de tiyatrocu olduğunu belirten Koç,  "dün de burada çok iyi hazırlanmış, sahnelenmiş bir tiyatro izlediklerini" söyleyerek “Sorumlular her kimse hepsinin cezalandırılmasını istiyorum” dedi.

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen Şenay Atakan Konuklu, oğlu Atakan Celal Konuklu ve eşi Pamir Konuklu adına sanıklardan şikayetçi oldu.

Duruşmada dün anlatılanların hikaye olduğunu, gerçeğin er ya da geç ortaya çıkacağını kaydeden Konuklu, 8 Şubat’ta eşini, 10 Şubat’ta oğlunu teşhis ettiğini söyleyerek, “Eşim Sivil Savunma’dan eğitim almıştı. Eşim çıkamadıysa o enkazdan kimse çıkamazdı…” diye konuştu.

Şenay Atakan Konuklu,  4 yaşındaki kızına ‘Suçluları cezalandırmak için Adıyaman’a gidiyorum” dediğini söyleyerek, şöyle devam etti:

“Dün sanıkların söylemleri bir filmden çıkmış gibiydi. Çok güzel ezberlenmişti. Orada evleri olan ve evlerine hiç bir şey olmayan insanlarla konuştum. Bana ‘Bu insanlar çok güçlü, bu insanların arkası var’ dediler… Sizi küçük ekranlarda görüyorum. Biz yaşayan ölülerden korkun. Bazılarımız burada ağladık ama zannetmeyin ki bu işin peşini bırakacağız, huzur bulmadığınızı, rahat etmeyeceğinizi göreceğiz. Benim oğlumun, küçük bir çocuğun, eşimin, bir öğretmenin katilisiniz. Ben AFAD’ı da suçluyorum. Cesetlerin yüzlerinde korkuyu gördüm, hepsini ezim ezim ezdiniz... Oğlum yaşayabilirdi, geç kaldılar. Biz size güvendik canlarımızı buraya yollarken…”

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias Otel davasında dinlenen Hasan Öz’ün annesi Rüsiye Öz de oğlunu son görüşünü anlatarak, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

Çok zor şartlarda okuttum çocuklarımı diyen Öz, oğlunu anlattı.

Depremi hissettiklerinde oğlunu aradığını, cevap alamadığını kaydeden Öz, kendilerinin iyi olduğunu haber vermek için oğlunu aradıklarını söyledi.

Öz şöyle dedi: “Her şey para değil, en ağır şekilde cezalandırılsın suçlular. Biz bir zengin yüzünden yaşıyoruz bu acıyı. Kıbrıslılar olmasaydı biz oğlumuzun cenazesini bulamayacaktık. Hepsinden şikayetçiyim bizim ağladığımız gibi onlar da ağlasınlar. Size güvenimiz sonsuz inşallah adalet yerini bulur.”

Hasan özün abisi Özkan Öz de, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Öz, Kıbrıs ekibine kardeşine sahip çıktığı için teşekkür etti.

Öz şöyle devam etti: “Tarih bu davayı yazacak, her birinizi ayrı ayrı yazacak. Herkesi, kimin kimin savunduğunu, kanı bozukları da yazacak. Karşımda kimin olduğunu ve sırtını kime yasladıklarını da biliyorum. Kıbrıs ekibi, hepinizden Allah razı olsun.”

Ahmet Öz de, kardeşi Hasan Öz için sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

“Bizim hayatlarımızı mutluluğumuzu elimizden aldınız. Burada verilecek her karar bu ülkenin düzelmesi adına bir emsaldir. 1999 depreminden feyz alınsaydı, bugün bu olanlar olmayacaktı. Biz cenazemizi aldığımız için mutlu olduk. Bütün bunları yaşatanlar da bu işin sorumlusudur.”

Adıyaman 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden İsias davasında dinlenen İhsan Nurluöz, “Davanın emsal olması beklentisi içindeyiz. Görülmemiş bir cezayla sonuçlanacağından eminiz” dedi.

Depremde oğlu İzcan Nurluöz’ü kaybeden Nurluöz, sanıklardan şikayetçi olduğunu belirterek, “Hayattaki en değerli varlığımdı oğlum. Depremde kaybedilen çocuklar sadece bizim değil tüm şehrin geleceğiydi. 1974’ten beri böyle bir katliam yaşanmadı” şeklinde konuştu.

Depremi nasıl hissettiğini ve süreci anlatan Nurluöz, duyduğunda oğlunu kaybettiğini düşündüğünü ve kötü olduğunu söyledi. Havalimanına vardığında farklı farklı duyumlar aldığını belirten Nurluöz, Adıyaman’a geldiğinde ise oğlunu sokak sokak aradığını ve enkaza gitmediğini kaydetti.

Altıncı günün sonunda oğlunu bulduğunu dile getiren Nurluöz, “Teşhise girdiğimde forması üstündeydi ve her zaman uyuduğu gibi yan yatıyordu. Oturup karalar bağlamadık. Dernek kurduk. Acımız büyük ama bir dernek kurduk adalet için” şeklinde konuştu.

Nurluöz, “Davanın emsal olması beklentisi içindeyiz. Görülmemiş bir cezayla sonuçlanacağından eminiz. Tüm ülke sizin ağzınızdan çıkacak sonucu bekliyor. Çarpık düzenin değişmesini istiyorsak adaletin yerini bulacağına inanıyoruz. Mücadelemizi sürdüreceğiz” dedi.

İsias Otel’de yaşamını kaybeden Sahil Özberkman’ın annesi olan ve depremden sağ kurtulan Esra Özberkman sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

Esra Özberkman, 2011 doğumlu Sahil Özberkman’ın annesi olduğu söyledi. Çocukların ülkelerini temsil etmek ve başarıya ulaştırmak için Adıyaman’a geldiklerini anlattı.

Ekiple görevli olarak Adıyaman’a geldiğini anlatan Özberkman, otele yerleştikten sonra Adıyaman Belediye Başkanı’na nezaket ziyaretinde bulunduklarını ve son toplu fotoğraflarını çektirdiklerini anlattı.

Özberkman, bunu 5 şubatta yaptıklarını, çok mutlu ve heyecanlı olduklarını, 4 şubatta kızının odasının değiştiğini söyledi. Esra Özberkman, çocukları maçtan sonra yemeğe götürdüklerini ve sonra otele döndüklerini anlattı.

Özberkman, Deprem öncesi yapılanları anlattı, gece saat 10 gibi odaları dolaştığını ve kendi odasına geçtiğini söyledi.

Kızını en son orada gördüğünü onu diğer çocukların anneleri orada olmadığı için, onlar üzülmesinler diye öpmediğini söyleyen Özberkman, deprem olduğunda uyandığını, yataktan kalkıp montuna doğru uzanmaya çalıştığını anlattı. 99 depremini avcılarda yaşadığını anlatan Özberkman, Avcıların ağır hasar almış bölge olmasına rağmen kaldıkları bina mükemmel yapıldığı için 5 kattan çıkıp hayatlarına devam ettiklerini vurguladı.

Özberkman şöyle devam etti:

“Deprem sırasında uğultular vardı ve patlama sesi gibi bir şeyler duydum. Vücudumun sol tarafına ne olduğunu bilmediğim beyaz bir kütle çarptı. Şoktaydım. Bacağımı çıkarmaya çalıştım hareket ettiremedim. Ellerimi yoklayarak altımda şilte olduğunu hissettim, bir süt kutusu buldum onunla ağzımı çalkaladım. Kızımın adını haykırdım defalarca hiç bir şey duymadım. Etrafı dinledim, önce Recep, Pervin ve Murat’ın seslerini duydum. Çocuklardan haber olup olmadığını sordum, yoktu. Enkazda 3 saat geçirdim, kedimi zorlayarak ayağımı çıkardım. Bir süre sonra biri var mı diyen ses duydum, seslendim. Gelen Nehir Çevik’in dayısıydı. Beni o çıkarttı. Ben birinci kattayken  neredeyse enkazın tepesindeydim. O çok mükemmel olan bina öne doğru devrildiği için ve üzerimde bir şey olmadığı için çıkabildim. Çok sağlam dedikleri binanın enkazı yola kadar gidiyordu.

Yardıma ilk ekipler geldiğinde eşim geldi Sahil’i sordu, bir sürü haberler çıktı. Benim kızım en yakın arkadaşı Asya ile Bodrum katından çıktılar. Soğuktan dondular dedi ya Bozkurt, uyanamadılar. Bir anne uyanamdıkları için dua eder mi! acı çekmedikleri için ettim. Hepsi benim çocuğumdu, benim sorumluluğumdaydı. Hiç suçum olmamasına rağmen vicdan azabı çektim. Hepsi benim çocuğumdu. 11 şubatta bulundu benim kızım, onu ben teşhis ettim. Kızım ve kendim için, bu işte parmağı olan herkesten şikayetçiyim en ağır cezaları almalarını talep ediyorum.

Tayyip Özberkman da sanıklardan davacı olduğunu söyledi.

Özberkman şöyle dedi: “Diğer ailelerin de bahsettiği gibi sanıkları burada görmek istiyorum. Benim kızım Sahil cıvıl cıvıl  hayata dolu dolu bakan yaşam kaynağıydı. Voleybol aşığıydı. 3 Şubatta onu 6 gün öpemeyeceğim için 110 defa öpmesini istedim, o da bana 6 gün sonra geleceği için beni 4 defa öpeceğini söyledi. Deprem sabahını anlatan Özberkman, ilk kafileyle Adıyaman’a geldiğini söyledi. Kızı için çeşitli haberler aldığını anlatan acılı baba, kızının çıkmadığını öğrendiğinde enkazda çalışmalar yaptıklarını anlattı.

Özberkman şunları kaydetti:

“Kum yığınında elimizden gelen çabayı göstererek varımızı yoğumuzu ortaya koyduk. Elimle tutuğum beton parçalarını üflerdim, yuvarlak dere çakıllarını gördüm. Hafif bir yapıyla yaptım dediği yapının çatısını gördüm, çocuklar bu yapının altındaydı onlara ulaşamadık. Sivil savunma ekiplerinin gelmesiyle o yapı parça parça bölünmeye başlandı. Önce rehberleri, sonra çocuklarımızı çıkardık. Bozkurt’un dediği gibi orada ses falan yoktu.

Özberkman davanın çok önemli olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

“Bina Bozkurt’un dediği gibi çekiçleme sitemiyle değil, arkadan önüne doğru yıkılarak yola, çocukların üzerine devrildi. Bu dava herkes için çok önemli, davanın önemini kavradık. Bu dava herkesin başına gelebilir. Bir oğlum daha var, kimsenin bunu tekrar yaşamasını istemiyorum. Bu dava için Devrim dediğimizde gülen bir kişi vardı. Bütün sorumluların tespit edilerek hak ettikleri en ağır cezaları almalarını istiyorum.”

Bu arada Başbakan Yardımcısı, Turizm, Kültür, Gençlik ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu da davanın görüldüğü mahkeme salonuna geldi.

İsias’ta yaşamını kaybeden Mustafa Sabancı’nın babası Mehmet Sabancı sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi. Sabancı, “Adıyaman’a gelen ilk gelen kafile içindeyim, en son giden kafiledeyim. Enkazdan en son benim oğlum çıktı” dedi.

Sabancı, “Nenem bana hep Allah sırayı bozmasın derdi anlamazdım, hepimiz yaşadıklarımız kadar varız. Anladık ki daha önce çok çaresiz kaldığımızı düşündüğümüz her şey hikayeymiş. Yaşadıkça gelişiriz, bizim düşünce sistemiz değişti çünkü sıramız bozuldu. Sıramızı bozanlardan hesap vermesini istiyoruz. Biz ne gördüğümüzü biliyoruz.”

Orada savunulacak bir şey olmadığını ifade eden Sabancı, “Yasa bize binanın nasıl yapılması gerektiğini gösterir. Bilimle dalga geçilmesine şahit olduk, evladı olan, torunu olan sıkı sıkı sarılsın çünkü bazen sabahı olamayabiliyor. Sanıklar en ağır cezayı alsalar bile yeterli olmayacak” dedi.

-Ali Solar

Serkan Solar’ın babası Ali Solar, sanıklardan şikayetçi olduğunu söyledi.

Solar, Adıyaman’lı olduğunu, depremde pek çok yakınını kaybettiğini, oğlunu da 8 gün sonra bulduğunu söyledi ve tüm ailelere başsağlığı diledi.

Çiğdem Şimşek’in abisi  Niyazi Şimşek sanıklardan şikayetçi olduğunu vurguladı. İsias Oteli gördüklerinde hiç bir umutları kalmadığını ifade eden Şimşek, “Babam by-pass geçirdi, annem de 3 ay önce kalp krizi geçirdi. Bozkurt evladını hapishaneden çıkarmaya çalışıyor. Benim annem ve babam ise bir daha evlatlarını göremeyecek. Tüm sorumlulardan şikayetçiyim. Yüce adalete güveniyorum cezalarını alacaklarına inanıyorum” dedi.

Editör: Kıbrıs Genç Tv