Türkiye Organ Nakli Vakfı koordinatörlüğünde, İstanbul Kalkınma Ajansı (İSTKA) desteğiyle yürütülen International Transplant Network (ITN) Projesi kapsamında İstanbul’da “Organ Bağışı ve Organ Nakli Uluslararası Medya Çalıştayı” düzenlendi.

Çalıştayda, dünyada organ bekleyen 1 milyon civarında insan olduğu ifade edildi. Organ kıtlığı nedeniyle nakil beleyen hasta sayısının giderek arttığı, medyanın yeterli organ temini ve organ nakliyle ilgili suçların önlenmesinde farkındalık yaratacak önemli bir güç olduğu kaydedildi.

Organ bağışı ve nakli konusunda iş birliği, bilgi paylaşımı, tecrübe değişimi, ekip çalışması ve uluslararası iş birliği programlarının son derece önemli olduğunun da belirtildiği çalıştayda, teknik yardım ve işbirliği programı olarak 2015’ten bu yana yürütülen ITN’nin Sağlık Bakanlıkları düzeyinde 78 ülkeyi kapsadığı, programın temel amacının gelişmekte olan ya da az gelişmiş ülkelerdeki organ naklini ve bağışını desteklemek olduğu ifade edildi.

12’ncisi düzenlenen 3 günlük medya çalıştayına, Etiyopya, Bulgaristan, Moldova, Ermenistan, Uganda, Gana, Irak, Libya, Bosna Hersek, KKTC gibi 35 ülkeden 74 gazeteci katıldı. Gazeteciler, organ nakil merkezlerine de ziyaretler gerçekleştirdi. Çalıştayda 45 ülkeden sanatçının 900 eserle katıldığı, 1. Uluslararası Organ Bağışı Karikatür Yarışması’nda ilk 100’e giren 55 eser de sergilendi.

“Organ Bağışı ve Nakli”, “Medyanın Organ Bağışı ve Organ Nakli Üzerindeki Etkisi ve Rolü”, “Olumsuz Reklamı Yönetme: Deneyimleri Paylaşma”, “Organ Nakli ile İlgili Suçlar ve Etik Olmayan Süreçler” olmak üzere 4 başlıkta oturumlar gerçekleşti, sağlık ve hukuk profesyonelleri ile medya mensupları sunumlar yaptı. 

Medya çalıştayına canlı vericiden ve kadavradan nakil olan hastalar da katılarak yaşadıkları süreçleri aktardı.

Kalp nakli olan Meltem Elagöz ile çift kol nakli olan Cihan Topal, Türk Ajansı Kıbrıs (TAK) muhabirinin sorularını yanıtladı. Elagöz, “Uyandığımda kalbimin tıkır tıkır çalıştığını hissetim. Çok acayip bir duyguydu” derken, Topal, da duygularını “Uyurken iki kolum yok. Uyandım var… Çok büyük bir sevinç. Artık çocuklarımı ellerinden tutup parka götürebiliyorum…” diyerek anlattı.

“KENDİSİ İÇİN KALP BULUNDUĞUNU DUYAN MELTEM SEVİNCİNDEN HAVAYA SEKİYORDU”

Meltem Elagöz 15 yaşında. Samsunlu bir ailenin kızı. Baba Osman Elagöz inşaat ustası. Anne Birnaz Elagöz ev hanımı. Meltem, ailenin dört çocuğundan biri. 6 yaşından12 yaşına kadar kalbiyle ilgili tedavi gördü. Tedavinin son aşamasında ağırlaştı. Yürüyemez hale geldi. Merdiven çıkamadı. Okula da gidemedi. 6’ncı ve 7’nci sınıf eğitimlerini eve gelen öğretmenlerden aldı.

Meltem 12 yaşına geldiğinde doktorlar aileye “kalp bulunmazsa ancak 6 ay daha yaşar” dedi. Beyin tümörü nedeniyle beyin ölümü gerçekleşen 9 yaşında bir erkek çocuk, ailesinin onayıyla kalp vericisi oldu. O kalp Meltem’e nakledildi. Aile de Meltem de verici çocuğun sadece fotoğrafını gördü.

Anne Birnaz Elagöz, rahatsızlıkla ilk tanışmalarını şu sözlerle anlattı:

“Meltem zayıf bir çocuktu, kilo almıyordu. Samsun’da Tıp Fakültesi Hastanesi’ne götürdüğümüzde doktorlar bize ‘kalp rahatsızlığı var’ dedi. Orada 2 yıl tedavi gördük, sonra bizi İstanbul’a gönderdiler. Tedaviye burada devam ettik. Meltem bu sürede daha da kötüleşti. Ankara’dan, nakil koordinatöründen bir telefon aldık, ‘Meltem’e kalp çıktı hemen İstanbul’a gelmeniz gerek’ dedi. Bunu duyan Meltem ‘bana kalp çıktı’ diye sevincinden hava sekiyordu’, bense ‘Ameliyatta kaybedersek?’ korkusu yaşıyordum. Operasyonu yaklaşık 4 saat sürdü. 20 gün hastanede kaldık. Meltem inanılmaz güçlü bir kız… Hocamız da böyle söylemişti… Ameliyattan 3 saat sonra Meltem’in yanına, yoğun bakıma girdim. Henüz kendine gelmemişti. ‘Burası cam, bütün aile dışarıdan seni izliyoruz’ dedim. Elimi sıktı ve gözünden yaş aktı…”

Meltem Elagöz, ameliyattan bir yıl sonra normal hayatına döndü, okuluna başladı ama yaklaşık iki yıl enfeksiyondan korunmak için maske taktı. Aile de bu konuya önem gösterdi. Abla evin kapısına “gripli olanlar lütfen girmesin” yazdı. Hijyen nedeniyle koltuklar bile sık sık yıkandı. Hatta eve temizlik için gelen kadın da Meltem’in hikayesinden etkilendi ve organlarını bağışlayarak bağış kartı aldı.

Baba Osman Elagöz, nakille ilgili sürecin aileyi maddi olarak zorlayıp zorlamadığıyla ilgili soruya karşılık, “Biz sadece yol masraflarınız karşıladık. Devletimiz sağ olsun” dedi.

Meltem Elagöz, ameliyat sonrasını, “Uyandığımda kalbimin tıkır tıkır çalıştığını hissettim. Çok acayip bir duyguydu” diyerek anlattı ve hayallerinden, “Doktor olmak istiyorum” diyerek söz etti.

TOPAL:  “İKİ YIL KOLUM OLMADAN YAŞADIM… ÇOK ZORDU”

Cihan Topal 36 yaşında. Aydınlı bir çiftçi. 2008’de, 27 yaşında iş kazası geçirdi. İki kolunu hayvanlara yem yapan makineye kaptırdı. Kazadan iki yıl sonra ona çift kol nakli yapıldı. “Kompozit doku nakil” kapsamındaki bu nakil Türkiye’de ilkti. Verici Muğla’da motosiklet kazası geçiren ve beyin ölümü gerçekleşen 23 yaşında bir gençti.

Kazadan nakle kadar geçen 2 yıllık sürede Cihan Topal’a eşi baktı. Bu kazayı geçirdiğinde altı aylık da bir kızı vardı. Kazadan sonra gözünü yine tarlada açtığını söyleyen Topal, “Beni makinenin içinden çıkardılar. Ambulans geldi. Gözümü tarlada açmıştım, kollarımın koptuğunun da farkındaydım. İki yıl kollarım olmadan yaşadım. Yanınızda biri olmadan hiçbir şey yapamıyorsunuz. Hayatımın en zor günleriydi. En kötüsü de 6 aylık kızımı kucağıma alamamak, sevememekti …” dedi.

Kaza yapan motosiklet sürücüsünün Aydın Devlet Hastanesi’ne getirildiğini söyleyen Topal, “Doktorlarım kaza geçiren gencin ailesi ile görüştü. Aile, bağışa sıcak bakmadı, beni görmek istedi, gittim, görüştük. Bağışa onay verdiler. Antalya’daki doktorlar Aydın’a geldi. Kolları da beni de aldılar ve Antalya’ya gittik. Operasyon 7 saat sürdü. Uyurken kollarım yoktu. Uyandım var… Çok büyük sevinç” dedi.

Topal, sağlığına kavuştuğunu ve şu anda geçimini çiftçilik yaparak sağladığını kaydederek, “Kollarımı rahatça kullanıyorum. Bir sorunum yok” şeklinde konuştu.

Cihan Topal, 2014’te doğan oğluna da ameliyatı gerçekleştiren doktoru Prof. Dr. Ömer Özkan’ın adını koydu, “Artık kızımın, oğlumun elini tutabiliyorum, onları parka götürebiliyorum…” dedi.

Cihan Topal, yüzü dahil tüm organlarını bağışladığını da söyledi.

TÜRKİYE’DE YAKLAŞIK 30 BİN CİVARINDA KİŞİ KADAVRADAN NAKİL BEKLİYOR…4 BİNİ NAKİL OLAMADAN HAYATINI KAYBEDİYOR…

Türkiye Organ Nakli Vakfı Başkanı Dr. Eyüp Kahveci, Türkiye Organ Nakli Koordinatörler Derneği Başkanı Dr. Yavuz Selim Çınar, Medipol Hastanesi’nden Prof. Dr. Murat Dayangaç ile Acıbadem Hastanesi’nden Prof. Dr. İbrahim Berber dünyada ve Türkiye’de organ bağışı ve nakliyle ilgili verileri ve deneyimlerini çalıştaya katılan gazetecilerle paylaştı. 

Buna göre, dünyada organ bekleyen 1 milyon civarında insan var. Medikal ve cerrahi alandaki ilerlemeler, organ nakline ulaşım, organ naklinin kalitesi, organ nakli sonrası başarı oranı yıllar içinde artsa da bu organ kıtlığı gerçeğini değişmiyor. Nakiller, dünya genelindeki ihtiyacın yüzde 10’undan azını karşılıyor. Organ bağışı ve nakli için yasal düzenlemelerin oluşturulması, koordinasyon sistemi kurulması, eğitimlerin yapılması, nakil hizmetlerine erişimin sağlanması dünya ülkelerinin önemli ve ortak ihtiyacı. Ülkelerin bu sistemi kurması ve organ nakliyle ilgili hizmete başlaması zor bir süreç olarak değerlendiriliyor.

Dünyada da Türkiye’de de organ nakillerinin çoğu canlı vericiden yapılıyor. Bu konudaki ortak hedef beyin ölümü gerçekleşen vericiden elde edilen organı artırma, canlı vericiye daha az ihtiyaç duyma, bir insanın hayatını kurtarmak, onu sağlığına kavuşturmak için hiçbir rahatsızlığı olmayan insanları ameliyat etmeme.

Organ bağış hizmetleri milyon nüfus başına düşen donör sayısıyla değerlendiriliyor.

Avrupa ortalaması 16-20. Türkiye’nin 2018 ortalaması 8,3. Bu konuda da ülkeler arasında ciddi uçurumlar var.

CANLI VERİCİDEN NAKLİ YAPAN ÜLKELERİN BAŞINDA TÜRKİYE VAR

Türkiye canlı vericiden böbrek ve karaciğer nakli yapan ülkelerin başında geliyor. Kadavradan bağış yetersizliği ülkenin en önemli sorunu.

Türkiye’de yaklaşık 30 bin civarında kişi kadavradan organ, doku, hücre nakli bekliyor. Ülkede her dört beyin ölümünden sadece birinde aileden onay alınabiliyor ve organlar naklediliyor. Dolayısıyla canlı vericisi olmayan yaklaşık 4 bin insan her yıl bekleme listesinde hayatını kaybediyor. 

Ailelerin yeterince bilgilendirilmemesi, beyin ölümü kavramının tam olarak anlatılamaması, ölümü kabullenememe gibi sebepler Türkiye’de kadavradan organ bağışını etkileyen faktörler olarak gösteriliyor. Uzmanların dikkat çektiği noktalardan biri de canlı donörün sadece bir kişiye, kadavra donörün 9- 10 kişiye hayat verebileceği gerçeği.

TÜRKİYE’DE 150 ORGAN NAKLİ MERKEZİ VAR

Tüm organ, doku ve hücre nakillerinin yapıldığı Türkiye’de 150 tane organ nakli merkezi var. Bu alandaki tecrübesini uluslararası alanda da paylaşan Türkiye’nin uluslararası organ değişim programı ise sadece KKTC ile bulunuyor. Afrika, Ortadoğu, Türki cumhuriyetler ve Balkanlardan vericileri ile gelen hastalar Türkiye’deki yasal prosedürlere uygun çerçevede böbrek ve karaciğer nakili olabiliyor.

BEYİN ÖLÜMÜ GERÇEKLEŞEN KİŞİLERİN AİLELERİNİN YÜZDE 75’İ BAĞIŞI REDDETTİ

2018’de Türkiye’de yaklaşık 5 bin 500 organ nakli gerçekleştirildi. Ağırlıklı olarak canlı vericiden böbrek ve karaciğer nakli yapıldı. Yine 2018’de ülkede 2 bin civarında beyin ölümü tespiti yapıldı. Yaklaşık 600 kadavranın organları bağışlandı. Ailelerin yüzde 25’i bağışa onay verirken, yüzde 75 bunu reddetti.

Türkiye’deki uzmanların belirttiğine göre, üzerinde durulması ve gelişme kaydedilmesi gereken en önemli konu kadavradan nakillerin artması. Kadavradan nakil yapılabilmesi için kişinin beyin ölümünün gerçekleşmesi gerek. Beyin ölümünde, beyin ve beyin sapı fonksiyonlarını tamamen kaybediyor. Beyin ölümü en çok bitkisel hayatla karıştırılıyor. Bitkisel hayatta beyin ve beyin sapı fonksiyonları çalışan kişi yıllarca yoğun bakımda kalsa bile hayata dönebiliyor, sağlıklı şekilde yaşayabiliyor ama beyin ölümü gerçekleşen kişi için bu geçerli değil. Beyin ölümü, yüzde yüz ölüm olarak ifade ediliyor.

Türkiye’deki ve KKTC’deki yasaya göre, kişi hayattayken organlarını bağışlasa da beyin ölümü gerçekleştiğinde aileden de onay alınıyor. Türkiye’de bunun değiştirilmesi üzerine tartışmalar var ama henüz somut adım atılmış değil.

Tıbbın en büyük başarısı olarak gösterilen organ nakli, ciddi bir enerji, iyi bir organizasyon ve önemli bir maddi kaynak gerektiriyor. Sonrasında nakillerin ne kadar başarılı olabildiğini takip etmek de önemli. Amerika’da ve Avrupa’da bu konular için takip sistemleri oluşturuldu.

KADAVRADAN ORGAN BAĞIŞININ EN İYİ ÖRNEĞİ İSPANYA…

Bölgesel, ülkesel, etnik ve dini farklılıklar her ülkede farklı bir nakil ortamı oluşmasına neden oluyor. Örneğin Japonya’da kültürel sebeplerle beyin ölümü kabul edilmezken ve canlı vericiden nakil yapılırken, İspanya’da beyin ölümü gerçekleşen her bireyin organları onay alınmaksızın kullanılabiliyor, bu nedenle organlarını bağışlamak istemeyenlerin hayattayken kararını resmi şekilde otoriteye bildirmesi gerekiyor. Kadavradan organ bağışının en iyi örneği olarak gösterilen İspanya’da, nakillerin yüzde 80’i kadavradan yapılıyor.