Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, yabancılara mülk satışı ve kara para konularıyla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Özersay, konu hakkında Halkın Partisi tarafından defalarca uyarı ve çağrı yapılmasına rağmen hükümetin hiç bir girişimde bulunmadığını savundu, hiçbir resmi rakam, veri ve bilgi açıklamadığını söyledi.
Özersay “bizimkilerin yabancılara mal satışı konusunda uyanması için illa Türkiye’nin uyarması mı gerekiyor? Bu konuda bu gayrimeşru hükümettekileri ilk kez bir buçuk yıl önce uyardık, daha sonra da aylarca Türkiye ve KKTC medyasında manşet olacak şekilde açıklamalar yaptık. Buradakilerin gözü görmüyor mu? Kulağı duymuyor mu? Türk Dışişleri Bakanı sayın Fidan haklı olarak KKTC’nin ayrı bir devlet olduğunu yabancıların KKTC’de mal almaları konusundaki gözlemlerini KKTC yetkilileriyle paylaştıklarını söylemekle yetiniyor ama buradan anlıyoruz ki Türkiye adım atılmasını talep etmiş, uyarmış ama bu ana kadar herhangi bir adım atılmamıştır” ifadelerini kullandı.
Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ile Milli İstihbarat Teşkilatı’nın konuyu takibe almasıyla ilgili kendisine yöneltilen soruyu yanıtlayan Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay “Türkiye Cumhuriyeti yetkilileri bu konuyu dile getirmeden de önce son iki yıldır bu konuyu dile getirdik, Meclis’te o dönemki hükümete düzenleme yapılması için çağrı yaptık. Meclisteyken yaptığım kapsamlı bir konuşmada bu konuyla ilgili yasalara düzenlemeler getirilmesi gerektiği yönünde uyarılarda bulunduk. Türk medyasında manşetlerde yer aldı ve son üç aydır ülkemizde gündeme oturmasını Halkın Partisi olarak sağladık” dedi.
-“Lüks araç ve mülk alımı kara para aklama yöntemi oldu”
Silah ticareti, uyuşturucu, insan ticareti ve yasa dışı sanal betten kazanılan suç geliri olarak isimlendirilen bu paranın aklanması için çeşitli yöntemlerin olduğunu belirten Özersay şöyle devam etti:
“Bu paralar ya lüks araç ya da mülk alım satımıyla yasal şekle sokulmaya çalışılıyor. Suç gelirleri kaynağı sorulmadan buraya geliyor ve bu tarz alımlar yapılarak daha sonra satılarak kaynak yaratılıyor ve para yasal hale getirilmiş oluyor. Soran olduğu zaman da araba sattım, mülk sattım bu geliri elde ettim diyorlar. Halkın Partisi olarak uzun süredir bunun ciddi bir tehlike olduğunu söylüyoruz. Ortada bir risk var mı anlayabilmek için bilimsel temelde konuşmak gerekiyor. Devlet çıkıp şeffaf bir şekilde hangi ülke vatandaşına ne kadar mal sattığını, hangi bölgelerde satıldığını açıklaması gerekiyor. Asıl riskin boyutu bu şekilde ortaya çıkar. Aylardır bunu açıklayın diye çağrı yapıyoruz bizimkilerden bir ses seda yok. Sonuçta bunu çıkıp Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Fidan açıklıyor. Bunun önemini anlamaları ve bir adım atmaları için illa ki Türkiye’nin mi uyarması gerekiyor? Şu ana kadar bu konuda devlette görevde olanlar tarafından veri paylaşımı yok. Sadece bazı basın kuruluşları Resmi Gazete’deki kararları alıp rakamlar koyuyor ortaya. Bu sağlıklı bir şey değil çünkü sadece Bakanlar Kurulu kararıyla satılanları görmüş oluyorsunuz”
“-Yürürlükte bulunan mevzuat yetersiz ve açıklar var”
Stratejik bölgelerde yoğun bir alımın olup olmadığının görülmesi gerektiğini söyleyen Özersay “Yürürlükte bulunan mevzuat yetersizdir. Yabancı kişilerin alımında mevzuatta bir süzgeç mevcut. Önce güvenlik soruşturması yapılıyor ardından Bakanlar Kurulu kararıyla alınıyor ve miktar kısıtlaması var. Ama bununla ilgili bile eksiklikler yaşanıyor çünkü sözleşme üzerinden satışlar yapılıyor. Yani aracılar sayesinde alınan taşınmaz mallar var. Bu miktar kısıtlamasının önüne geçiyor ve ciddi bir açık var bu konuda. Başka bir yöntem de şirketler aracılığıyla alım. Bu konuda maalesef öyle bir uygulama var ki ne güvenlik soruşturması süzgeci var ne de miktar kısıtlaması! Burada KKTC vatandaşı birisiyle ortak şirket kuruyorlar ve bu şirketler aracılığıyla miktar kısıtlaması, güvenlik soruşturması olmaksızın diledikleri kadar alım yapabiliyorlar. Öncelikle bu mevzuatları değiştirmek gerekiyor” şeklinde konuştu.
Yabancılara mal satışının yasaklanmasının da doğru bir yöntem olmayacağını belirten Kudret Özersay “İhtiyaç yasaklama değil, düzenlemedir. Halkın Partisi olarak buna dikkat çekiyoruz. İnşaat sektörü ülke içerisinde pek çok kesime ekmek kapısı olan, çarpan etkisi büyük olan bir sektör. Alt yapısı doğru tasarlanarak, çağdaş imar planları temelinde inşaat sektörünün gelişmesinde, yabancı yatırım gelmesinde bir sıkıntı görmüyoruz. “Bu sektörü bitirelim” yaklaşımı doğru değil, büyük hata olur. Bunun yerine mevcut mevzuatı düzenleyerek açıkları kapatmamız gerekiyor. Devlet olarak denetlenmeli ve bununla birlikte buradan gelecek gelirin de artırılmasını sağlamalıyız ama esasen buranın bazı kesimler tarafından kara para aklanması aracı olarak kullanılmasına göz yummamalıyız” dedi.