Cumhurbaşkanı Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, çözüm olmayacağını söyleyerek, Kıbrıs'ta iki devlet gerçeğinin zaman içerisinde kalıcı hale geleceğini, milli duruştan geri adım atılmaması gerektiğini kaydetti.
Ada TV’deki “Masada” programına konuk olan Töre, Kıbrıs konusu ve siyasete ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
-“Rum liderler Türk düşmanlığını körüklediği sürece bu saldırılar bitmez”
Trodos dönüşü 8 Kıbrıslı Türk gencin Güney Kıbrıs’ta saldırıya uğramasına değinerek sözlerine başlayan Töre, "Rumların Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama hayali hâlâ devam ediyor. Nereye kadar gider bu? Rum egemenliğini Kıbrıs'ın tamamına yaymak istediği sürece, kilisede bu eğitimler böyle devam ettiği müddetçe, Güney Kıbrıs'taki Rum liderliği Türk düşmanlığını körüklediği sürece, yeni yetişen Rum gençleri, Türkleri gördükleri zaman yer yer saldırılarda bulunacaklardır." ifadelerini kullandı.
-“Gelin, iki ayrı komşu devlet olalım”
Töre, Rumlara “iki ayrı egemen komşu devlet olarak bir anlaşma” çağrısını da yineledi.
Saldırmazlık anlaşması yapılmasını da öneren Töre, "Siz o tarafta rahat edin, biz bu tarafta rahat edelim, rahat yaşayalım. Bizden sonraki nesiller ne Rum gençler ne de Kıbrıslı Türk gençler endişe içinde olmasın.’" dedi.
Rumlara güvenmediklerini, hâlâ Kıbrıs'ın tamamının "Helen" olduğunu söylemeye devam ettiklerini kaydeden Töre, "Halbuki yakın tarihte Kıbrıs adası tamamen bir Osmanlı adasıydı, Türk adasıydı. Ama biz bunu bile söylemiyoruz, ‘Bu ada bizimdir.’ şeklinde açıklamada bulunmuyoruz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti devletini egemen bir devlet olarak savunuyoruz ve çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğe ümitle ve güvenle devam etmesini istiyoruz." ifadelerini kullandı.
-“Birleşik Kıbrıs’ı savunanlar bunlardan ibret alsın”
Geçmişte de Kıbrıslı Türklere yönelik birçok saldırıda bulunulduğunu hatırlatan Töre şunları söyledi:
"Kıbrıs'ta birleşik bir yapıyı savunanlar, bunları görüp ibret alsınlar, uykuya dalmasınlar, aldanmasınlar. Biz zaten gerçekleri biliyoruz, bizi kimse aldatamaz ama aldananlar vardır ve ille de birleşik Kıbrıs, tek Kıbrıs savunanlar var. Bugün Cumhuriyet Meclisinde de bunu savunan milletvekilleri vardır."
-“Önünde sonunda iki ayrı devlet noktasına geleceğiz”
"İki ayrı egemenlik, iki ayrı devlet siyasetini, Rumların benimsemesi mümkün değildir ama biz de onların siyasetini artık benimsemiyoruz." diyen Töre, varılacak noktanın iki ayrı devlet olacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Yani Kıbrıs'ı mademki ‘Helen’ görüyorlar ve Kıbrıs topraklarının tamamını ‘Helen toprağı’ olarak niteliyorlar, biz de bu görüşe katılmıyoruz. Ve artık ayrılık meydana gelmiştir, bu ayrılığı oturup anlaşmak lazımdır, yani ayrılığın olduğunu ve birleşmenin olamayacağını aslında konuşmamız gerekir. O noktaya eninde sonunda geleceğiz. Bütün dünya da zaten bunu görmelidir."
-“Emperyalist güçler Türk devleti istemiyor”
Töre ayrıca şunlara dikkat çekti:
"İlle de birleşme olmasını savunanlar vardır. Kıbrıs adası üzerinde bir Türk devletinin devamını istemeyen emperyalist kültüre sahip ülkeler vardır. Doğu Akdeniz'de zengin doğal gaz yatakları olduğu belli, Ortadoğu'da zengin maden yatakları, petrol yatakları olduğu belli. Dolayısıyla bütün emperyalist güçler hep bu bölgede faaliyet gösteriyorlar. BM Güvenlik Konseyi’nin bütün üyeleri bu zenginliklerden dolayı egemenlik kurmak ve bu bölgeleri sömürmek istiyorlar.
Gazze’ye bakın. BMGK’ya güvenmiyoruz, Avrupa Birliği'ne güvenmiyoruz, çünkü bu zulmü destekliyorlar, soykırımı destekliyorlar. Ama gelin görün ki kendi içimizde de taraftar buluyorlar, bu da üzücü bir durum. Ben zaman içerisinde içimizde bu aldananlar, mutlaka bir gün geri dönüş yapacaklardır diye düşünüyorum."
-“İki ayrı egemen eşit devlet… 50 belki 100 yıl sonra kabul edilecek”
Kıbrıs'ta iki devlet gerçeğinin zaman içerisinde kalıcı hale geleceğini belirten Meclis Başkanı Töre, milli duruştan geri adım atılmaması gerektiğini vurgulayarak, konuyla ilgili düşüncelerini şöyle açıkladı:
"Çözüm olmayacak, iki devlet olacak, iki devlet kalacak. Bu nesillerden sonra ancak iki devlet kalıcı hale geldikten sonra Rum tarafında ciddi bir zihniyet değişikliği meydana gelebilir, bu da çok uzun zaman alır. Belki 50 yıl sonra, belki 100 yıl sonra Kıbrıs'ta iki ayrı egemen devlet olduğu, iki ayrı egemen eşit devlet olduğu o zaman kabul edilecek.
Rumlar BM’nin üyesi olacak, biz üyesi olmayacağız, Rumlar AB’nin üyesi olacak biz olmayacağız ama biz de, kendi dünya düzenimiz içerisinde örneğin Türkiye'yle, Türk Devletleri Teşkilatı’yla belki İslam ülkeleriyle, zaman içerisinde ilişkilerimiz gelişecek ve bizi tanımasa bile bazı ülkeler, bizim varlığımız devam edecek.
Zaten dünyada böyle, bu yapıda olan başka devletler de vardır, yani bizi en azından Türkiye Cumhuriyeti tanıyor. Birleşmiş Milletlere üye olan güçlü bir ülke vardır, o da Türkiye. O tanıyor."
-“Eşit egemenlikten vazgeçersek Kıbrıs, Girit olabilir”
"Milli davadan” geri adım atılmasının Kıbrıs Türkünün geleceğini tehlikeye atacağını kaydeden Töre, gerçekçi olunması gerektiğini belirtti ve şöyle devam etti:
"Rumlar bugün birçok bölgeyi kendilerine bırakmamızı istiyorlar. Kıbrıs'ta Türk askerinin, olmamasını istiyorlar, garantileri reddediyorlar. Rumlar Kıbrıs Cumhuriyeti'ni işgal ettiler. Millî davayı unutursak, Batı Trakya'nın durumuna düşeriz. Kıbrıs, Girit olabilir günün birinde. Onun için egemen eşitlik, egemen devlet yapımızı mutlaka korumamız lâzım…”
-“Türk devletleri ile zamana ihtiyaç var”
Türk devletleri ile ilişkilere de değinen Töre, KKTC'nin tanıması için zaman gerektiğini belirterek "Şu anda Azerbaycan kapıyı aralıyor, yavaş yavaş diğer Türk devletleri de bu noktaya gelecektir. Hatta Türkiye'nin dostu olan Pakistan, Bangladeş, Endonezya ve Macaristan gibi ülkeler de yavaş yavaş gündeme gelecekler…Eskiden ‘Demir perde bir gün yıkılacak ve Türk devletleri özgür olacaklar, bağımsızlıklarına kavuşacaklar…’ desek herkes gülerdi. Bugün hepsi de Türk devletlerine gidip, oralarda faaliyet yapabiliyorlar. Dolayısıyla zamana ihtiyacımız var. Milli meseleler, dayanıklılıkla ancak devam ettirilebilir, yalpalamadan devam edersek bir yerlere gideriz, yalpalarsak o zaman boyun durumu altına gireriz yani egemenliğimizi sulandırırsak sonuçta kaybederiz” dedi.
-“Genel başkanlık düşüncem yok…
Zorlu Töre, programda, siyasete ilişkin görüşlerini de paylaştı ve merak edilen konulardaki soruları da yanıtladı.
Liderliğin genel başkan olmak anlamına gelmediğini dile getiren Töre, “Ben fikirlerimle, düşüncelerimle her zaman lider karakterli bir insanım, ona inanıyorum, davamı savunuyorum. Dolayısıyla ille de genel başkanlığa aday olmam veya genel başkan olmam gerekmez diye düşünüyorum. Böyle bir düşüncem de yok zaten… Cumhurbaşkanlığı ise daha çok uzaklardadır, 20 ay sonradır, dolayısıyla yani orda da yani kim adaydır, kim aday değildir, kamuoyunun gerçek durumu nedir şu anda onlar da belli değildir. Zaman olsun her şeyi görelim" ifadelerini kullandı.
-“Sağın ortak adayı olmamalı”
Sağın ortak bir cumhurbaşkanı adayı olmaması ve her partinin kendi adayıyla girmesi gerektiği görüşünü dile getiren Töre, ikinci tura kalındığı zaman partilerin tekrar durumlarını gözden geçirip, ona göre bir karar verebileceklerini aktardı.
-“Erken seçim yok”
Töre muhalefetten gelen “erken seçim” söylemlerini de şöyle değerlendirdi:
"Erken seçim yoktur. Aç tavuk kendini daima arpa ambarında zanneder. Ana muhalefet sürekli erken seçim çağrısında bulunur. Daha iki seneyi yeni doldurduk 23 Ocak'taydı seçimler. Benim Meclis Başkanı seçilişim 7 Mart'tır, daha ikinci yılımı bile doldurmadım ben. Dolayısıyla yani böyle parlamento seçimi, ikide bir de seçim olmalıdır, olmaz… Hükümetin zaman zaman oturup ‘Nerede hatamız var, nasıl daha iyi işler yapabiliriz, halka kendimizi nasıl daha iyi kabul ettirebiliriz, halkın mutluluğunu refahını nasıl arttırabiliriz, ifade edilen suistimaller, yolsuzluklar nasıl önlenebilir’i oturup gözden geçirmesi gerekir, zaman zaman özeleştiri yapması lâzım."
-“Kurumsallaşmamız eksik…”
Kurumsallaşmanın daima ön planda tutulmasının şart olduğunu da dile getiren Töre, devletin kurumsallaşması noktasında çok zayıf noktalar bulunduğunu, devlet ciddiyetinin ortaya konması, halka hizmetin daima ön planda tutulması gerektiğini söyledi.
Zorlu Töre, Meclis Başkanlığı görevi ve zaman zaman milletvekilleriyle yaşadığı tartışmalar konusunda da "Meclis başkanı olarak yemin ettim, bütün milletvekillerine eşit mesafedeyim. Ama vatan devlet, millet, bayrak, egemenlik söz konusu olduğunda kesinlikle tarafım. Ama ilişkilerimde, elbette bütün milletvekillerine eşit mesafedeyim. Elbette kürsü dokunulmazlığı vardır, herkesin söz hakkı vardır, ama o kürsü dokunulmazlığını istismar edenlere karşı da elbette gerekli açıklamaları da yaparım, gerektiğinde müdahale de ederim. Karşımdaki çıkıp diyorsa ki, ‘İstiklal Marşı bizim değildir.’ diye, ben buna cevap vermeliyim. ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni kurmakla ayağımıza kurşun sıktık.’ derse bir milletvekili, ben buna cevap vermeliyim."
-“Benim gibi meclis başkanı istemiyorlar”
“Benim gibi Meclis Başkanı istemiyorlar. Tabii ki onlar dişlerine göre Meclis Başkanı istiyorlar, ben onların dişlerine göre değilim, benim bir duruşum var, bir davam var, bir ülküm var bir hedefim var.” diyen Töre, milletvekillerine eşit mesafe olduğunu ama bir yere kadar gelip bir yerde taşarsa mecburen medeni ölçüler içerisinde cevap vermeye çalışacağını ekledi.
Cumhurbaşkanı Vekili ve Cumhuriyet Meclisi Başkanı Zorlu Töre, program sonunda ise insan ilişkilerine ilişkin “incitmeden fikirlerimizi söylemeliyiz” mesajını verdi.
Konuşmasında, etik değerlere de dikkat çeken Töre, “Ben sizi incitmeden, siz de beni incitmeden fikirlerimizi, düşüncelerimizi birbirimize söyleyebilirsek, eleştiri yapabilirsek işte demokrasi budur. Ama hakaret etmek aşağılamak, yok etmeye çalışmak veya ‘Seni cezalandıracağız’ gibi ifadeler, düşünce tarzları çok kötü şeyler bunlar. Demokrasi nerede kaldı o zaman." diye konuştu.
Töre şöyle devam etti:
"Ben dikkat ediyorum, beşerî ilişkilere çok dikkat eden bir insanım, yolda yürüyen karıncaya bile, onunla nasıl diyalog kurarım diye düşünen bir kişiyim ben. Ama bazen insanlar diyorsun ki, ‘Bununla diyalog da kurulmaz, ona selâm vereceksin ama yanlış anlayacak, yani selâmını bile yanlış anlayacak…’ Beşerî ilişkilerde o kadar insancıl davranışlarım vardır, bunu bile hazmedemeyen, kendini ‘çok hümanist, ilerici’ olarak tanıtan insanlar vardır ama ben onlara milyon çekerim. Onu bile kıskanıyorlar ve başka türlü eleştirmeye kalkanlar vardır. Tabii ki birbirimizi kıskanmaya gerek yok. ‘İnsani ilişkilerde birbirimizle yarışalım mı?’ diyorum, yarışmaya da gerek yok, çünkü hepimiz hümanist olmalıyız, yaratılanı yaratandan ötürü sevmemiz lâzım."