Bu yazının amacı, her coğrafya ve her alandaki sorunların temel nedenlerinden olarak görülen kurumsallaşma ve bilgi kültürü ile örgüt kültürü konularına dikkati çekmek ve KKTC'de kurumsallaşamama sorununu irdelemektir.
Yazıda, değişik tanımları bulunan ‘kurumsallaşma’ kavramının özellikle bilim ve uygulama alanlarına dönük anlamları esas alınacak; kurumsallaşma kavramıyla ilişkili, yazının kapsamının gerektirdiği diğer önemli bazı kavramlar da açıklanmaya çalışılacaktır.
Bu yazı kapsamında ‘kurumsallaşma’ kavramı genel olarak, bir bilim ve uygulama alanının eylem ve anlamlar dokusu olarak algılanabilir. Eylem ve algılamaların tutarlılık ve örgütlenme derecesi, fikirlerin açıkça dile getirilmesi ve bunlara bağlılık düzeyi, kurumsallık derecesini oluşturur ve bir alanda uğraş verenler, bu alanın amaçları, yöntemleri ve açıklama idealleri konusunda ortak bir davranışı paylaşırlarsa, o zaman o alanda kurumsallık en yüksek düzeyde demektir.
Kurumsallaşma ile ilgili olarak, kurumsallığın birbiriyle bağlantılı ancak farklı tarzlardaki iki temel boyutu olan ‘bilişsel kurumsallaşma’ ve ‘toplumsal kurumsallaşma’ boyutlarını ele alma zorunluluğu vardır.
‘Bilişsel kurumsallaşma’nın iki boyutu bulunmaktadır: Birinci boyut, hem her konudaki formülasyonlar üzerindeki uzlaşmayla ve bu formülasyonların açıklık derecesiyle ilgilidir hem de bir bilim ve uygulama alanında ortaya çıkan bilimsel çözümler ile kullanılan uygun tekniklerin, araçların, ele alınan sorunla ilişkisi, tanımı, kabul edilebilirliği konusunda ölçütler gibi konuları kapsar. İkinci boyutu ise, bir bireyin faaliyetini, aynı bilim ve uygulama alanındaki başka bireylerin faaliyetleriyle uzlaşma açısından tanımlar. Bu boyutta kurumlaşma derecesi yüksek ise, o zaman bir bireyin neyi, niçin, nasıl, nerede ne zaman, kimle, hangi araçları, yöntemleri kullanarak yapacağını ve hangi tür ideal açıklamaları kabul edeceğini olabildiğince doğru biçimde önceden kestirmek mümkün olabilir.
‘Toplumsal kurumsallaşma’nın da iki boyutu bulunmaktadır. Birinci boyutu, bilim ve uygulama alanının iç örgütlenmesiyle ve sınırlarını tanımlama derecesiyle; ikinci boyutu ise, bilim ve uygulama alanının meşruluğu ve toplumsal yapıyla bütünleşme derecesiyle ilişkilidir.
Bir bilim ve uygulama alanı, yapı-kurum ne kadar kurumsallaşmışsa, onun bilişsel kimliği de o derece daha açık seçik olacak ve diğerlerinden ayırt edilmesi daha kolay olacaktır. Bu durumda kurumsallaşma, belli bir bilim ve uygulama alanında çalışan bireylerin, kendi alanlarını diğer alanlardan bilişsel olarak ayırt etme konusundaki ortak yetenekleri anlamına gelir. Böyle bir ortak yetenekle oluşan bir bilişsel kimlik de sonuçta, bir bilim ve uygulama alanının, yapının-kurumun toplumsal açıdan kimlik kazanmasına da neden olur.
KKTC'de bazı alanların ve bazı kurumların ilk bakışta toplumsal açıdan kurumsallaşmada görece olarak bir miktar mesafe aldığını var olan gelişimlerine bakarak söyleyebiliriz. Ama, ülkemizde, kamu ve özel sektördeki birçok alanın ve birçok kurumun amacı, misyonu, vizyonu, değerleri, adlandırılması, açıklayabildikleri hatta bazı temel kavramlarının açıklanmasındaki sorunlar, bilişsel kurumsallaşma açısından çok daha önemli sorunlarımız olduğunu göstermektedir.
KKTC'de kamu ve özel sektördeki birçok alanın ve yapının-kurumun kurumsallaşma sorununun temel nedeni ise, bu alanlarda ve kurumlarda "Bilgi Kültürü" ve bu kültüre dayalı "Örgüt Kültürü"nün başarılı bir şekilde gerçekleştirilememiş olmasıdır.
‘Bilgi Kültürü’, bilgi yönetimini anlayan ve değerlendiren bir yapısal kültürü nitelendirir. ‘Bilgi Kültürü’, yapıların-kurumların üst yönetiminin desteğini gerektirir ve öğrenmeye, yenilik ve yaratıcılığa değer vermeyi gerektirir.
‘Bilgi Kültürü’, bilgiyle sağlanan 'gücün', 'denetimin' ve 'güvenin' dengelediği bir ortamda var olabilir, bu dengenin olmadığı ortamlarda asla var olamaz. Zira, salt bilgi güçtür anlayışının var olduğu güç kültüründe bireyler bilgilerini paylaşmaktan kaçınırlar. Bu durum, bilginin önemli olduğu, ancak bilgi kültürünün bulunmadığı ve dolayısıyla kurumsallaşmanın da olamadığı yapılara neden olur.
‘Örgüt Kültürü’ne gelince; bir grubun, bir örgütün üyeleri tarafından paylaşılan, kabul edilen, onların davranışlarını yönlendiren ve örgütü tanımlayan, gelenekselleşmiş, düşünme, hissetme ve tepki verme yollarının sonucu olarak ortaya çıkan normlar, davranışlar, değerler, inançlar ve alışkanlıklardan oluşan temel sayıltılar, semboller ve uygulamalar bütünüdür.
‘Bilgi Kültürü’ne sahip olmayan bir alanda ve yapıda-kurumda başarılı bir 'Örgüt Kültürü'nün varlığı da olanaklı değildir. Zira, işbirliği, bilgi paylaşımı ve birbirinin fikirlerini kullanma üzerine kurulan ve bu kültürün kurum içerisinde gelişmesini sağlayan 'Örgüt Kültürü' tamamen 'Bilgi Kültürü'ne dayanır ve kendiyle beraber 'Bilgi Kültürü'nü de geliştirir.
Buraya kadar dile getirilenler bağlamında sonuç; KKTC'de kamu ve özel sektördeki birçok alanın ve yapının-kurumun kurumsalaşma sorunu vardır. Bu sorunun temel nedeni ise, ‘Bilgi Kültürü’ ve ‘Örgüt Kültürü’nü başarılı bir şekilde gerçekleştirememiş olan başta üst yönetim kadroları olmak üzere tüm bireylerdir. Sorun çözülmezse KKTC'nin geçmişi ve bugünü gibi geleceği de toplumun her kesimine ciddi sıkıntılar getirecektir.