Bir kadın bir anne olarak üzülüyorum, endişeleniyorum.
Düşünsenize KKTC’de artık kadın ve şiddet yan yana yazılıyor ve kanıksanıyor. Cinayet olayları normalleştiriliyor.
Gözümüzün önünde kadınlar sokak ortasında dayak yiyor, çocuklar şiddete maruz kalıyor, cinsel tacize uğruyor.
Bu insanlar eziyet görüyor ve öldürülüyor. Son iki yıldır giderek sıklaşan bir cinayet tablosu var karşımızda. Bu cinayetlerin içinde birçok farklı neden yattığını biliyoruz.
Bazen aile içi geçimsizlik bazen de kıskançlıklar, hırslar, psikolojik sorunlar. Ancak bir insana bir kadına ya da bir çocuğa bıçakla saldırmak, ateşli silah kullanmak, boğmaya teşebbüs etmek, o insanı canından etmek için nasıl bir sebep olabilir ki?
Bizler ise ne oluyor bu topluma demekten öteye geçemiyoruz. Gerek asayiş sorunları, ülkeye girişi çıkışlar gerekse şiddete uğrayan her kadının, her bireyin güvenliğini sağlamak için devletimiz ciddi bir adım atmalı.
Ülkemizde artık çok farklı ve hızla değişen bir nüfus yapısı var. Sadece değişen kalabalıklaşan nüfus, kimin hangi ülkeden gelerek bu olayları meydana getirdiği değil, bizleri bu kadar değiştiren, en ağır suçlara iten, kimi zaman, insanlıktan çıkaran bu travmaların üzerine gitmeliyiz.
Yetkililer acilen bir kriz masası oluşturup gerekli önlemleri almalıdır. Şiddete maruz kalan kadınların güvenlik, sağlık, barınma, rehabilitasyon, adli yardım desteği gibi hizmetleri alabilmesi için ciddi bir alt yapı oluşturulmalıdır.
Can ve mal güvenliğimizden sorumlu olan devletimiz etkin bir denetime gitmelidir.
Şiddete uğrayan kadınların durumunu ihbar edeceğimiz ihbar hatları gibi tanıtımlar artmalı, yardıma ihtiyacı olan kadınlar bu süreçte devletimize ve sonrasında zarar göremeyeceklerine dair güveni sonuna kadar hissetmelidir.
Biz aynı zamanda bir eğitim adasıyız. Birçok değerli sosyolog, psikolog ve araştırmacılar yanı başımızda üniversitelerde öğrencileri yetiştiriyor. Artık üniversitelere sadece bir ekonomik kazanım olarak bakmaktan uzaklaşmalıyız.
Bu olaylarda aile yapısı, ekonomik düzeyleri, eğitim düzeyi, psikolojik durumları gibi ciddi araştırmalar yapılıp, bu çarkın içerisinde üniversite ve eğitimi en kilit yerlerde kullanmalı ,elimizdeki imkanları doğru değerlendirmeliyiz. Artık ah vah demeyelim ve nerede eksik kaldığımızı belirleyerek bir an önce harekete geçelim.
CTP Milletvekili Doğuş Derya’nın kürsüden haykırdığı gibi kadın cinayetleri, yaşadıkları her türlü şiddet ve toplumsal olaylara karşı duyarsız olmamalıyız. Siyasilerimiz ve yönetimdekiler bu konuda üzerlerine düşeni yapmalıdır. Yoksa sadece konuşup beklediğimiz zamanlar büyük kayıplar olarak karşımıza çıkmaya devam edecektir.